120 Her Ay kadın, çok uyku, nefis bol yemek filân gibi! İşte bu talih be- ni harap ediyordu. Ben bunları düşünürken geveze doktor şeker hastalığını, nakristen daha bin türlü rahattan, işsizlik- ten gelen hastalıkları sayıp döküyordu. — Bari jimnastik yapsam, doktor Bey... Güldü: — Jimnastik mi? O nihayet adalelerinizi yorar. Hal- buki sizin yalnız adalâtınız değil... Ruhunuz, hissiniz, fikri- niz. Hasılı bir kelimeyle söyliyeyim, mevcudiyetiniz çalışma- ga muhtaç! — Yani manevi bir jimnastik..: — Evet, evet. — Ne gibi? Bulamadı. Yüzüme baktı. Bakışında benim mevkiimi kıskanan bir haset vardı. Bunu güneş gibi görüyorum. — “Mühendisi!,, demiştiniz değil mi? — Evet. , Mademki işiniz yok. Sanatınıza çalışınız. — Memur olduğum için dışarıda çalışamam. — Hayır, öyle ticaret seklinde para kazanmak için de- — Ya nasıl? — Sanat için sanatınıza çalışınız. — Anlamıyorum, nasıl? — Siz Türk müsünüz? — Evet. — Milliyetperver misiniz? Birdenbire cevap veremedim. Böyle bir suâle ömrümde ilk defa maruz kalıyordum. Vicdanımı yokladım. Daha bu- nun ne demek olduğunu bile bilmiyor. “Milliyetperverlik,, ne demekti. Vakıa kulaktan şöyle bir cereyanın olduğunu duymuş, amma hiç ehemmiyet vermemiştim. Türkçe mec- muaları, gazeteleri okumak âdetim olmadığı için bir şeyden haberim yoktu. Sükütum doktoru sıktı: