alarımla sağ idi. a sek şap- ma gelir ini bilir- mesi ka- a delâlet n olarak » bir hal- » içindeki fırça ile Edebiyat ve Sanat babamın paltosunun mor kadife yakasını ve geniş kenarlı siyah şapkasını temizlerdi. Ben buna benzer bir şapkayı ancak otuz yıl sonra, Napolide, Maksim Gorkinin başında görmüştüm. : Baş ucunda mavi mineden Aziz Valentin'in tasviri bu- lunan ve beyaz bir file ile beni bütün dünyadan ayıran kü- çük karyolamda, tatlı bir sabırsızlık içinde uykuya dalardım. Çünkü babamla annem tiyatrodan dönerlerken bana da- ima bir sürpriz getirmesini hiç unutmazlardı. Benim için “sürpriz,, kelimesi de, tıpkı “spektakl,, ve “binokl,, kelimeleri gibi sıkı sıkıya tiyatro ile bağlı idi. Ben her defasında, bililtizam, karyolamın baş ucuna uzun konçlu yün çorabımı asardım; sabahleyin de bunun içinde esrarengiz bir şekilde bir “sürpriz,, bulurdum. Bu ek- seriya gümüşi bir kâğıda sarılı bomba biçiminde bir çikolata, ve yahut renkli kâğıda sarılı, içinde “sürpriz,, bulunan, içi boş, kocaman hafif bir top olurdu. Bombanın çorabın içinden çıkışı beni müthiş surette şa- şırtırdı.. Akşam yatarken baş ucunda, içi boş, hiç bir hususi- yeti olmıyan, bir çorap dururdu. Halbuki sabahleyin gözümü açınca, çorabım' içinde kocaman bir top peyda olurdu. Ben elimi çoraba sokar ve sürprizi çıkarırdım.. Bu oraya nasıl girerdi?. Ne zaman girerdi?. Babamla annem tiyatroya hazırlanırlardı... Fakat on- dan sonra meçhul.. Bir de sabahleyin gözümü açtığım zaman “onu,, çorabın içinde bulurdum. Ben onların geceleyin tiyatrodan döndüklerini ve “sür- prizi,,, çorabın içine koyduklarını çok iyi anlardım. Fakat “gece,, denilen bu esrarengiz şey ne idi?. Ak- şam, benim için anlaşılması daha kolay bir mefhumdu: Ye- . mek odasında bir lâmba.. Saatin çalışları.. Sallanan parlak abajurun, hattâ onun üzerindeki madeni yuvarlağın bardak- taki ılık ve tatlı çayın içinde bütün vüzuhile görünmesi... Bu esnade önüne geçilmez bir kuvvet gözleri kapar.. Bunları