a e Yİ 20 Her Ay rine rağmen: Hudutlar gene aşılıyor.. Zayıtlar gene ezZili- yor... “Kuvvet,, gene “Hakka” galebe ediyor... Fabrikalar, tezgâhlar güldür güldür silâh, cephane tayyare ve gemiler çıkarıyor... Bütün bu gürültüler esnasında , İsviçrenin çalış- kan, medeni ve sulhperver halkı senede birkaç milyon kâ- zanıyor.. Şimdi bir de, dünyayı ebedi bir sulh ve salâha ka- vuşturacağı kanaatiyle ortaya mahut 14 prencipe'ini atan Wilson nasıl bir adam idi?.. o principe'ler ne gibi şerait al- tında doğmuştur? Onları tetkik edelim: Wilson, ne bir “milli kahraman,, ne bir” peygamber”, hattâ, ne de bir “filozot,, du. Her insanda az çok görülen birtakım kusurlarla malül, yüksek tahsil görmüş, Üniversi- tede kürsü sahibi olmuş, - fakat - Amerikalı “çok iyi bir a- dam,, dı.. Felegin birdenbire boy ölçüşmeye mecbur ettiği, esaslı ve parlak bir “kültür,, sahibi o olan Klemanso ve Balfur hilâfına olarak; iradeye hâkim kuvvetli bir tefek- kür kudretinden, cemiyet hayatı ve onun levazım ve icabâtı hakkımda tecrübe ve hususiyetlerden, sürati intikal, nüfuzu nazar, icabına göre hilmi şiddet veya maksadı temin için dolaşık yollardan yürümek kudretinden mahrum... yani tam manasiyle beceriksiz bir adam olduğu için, birçok vakayi ve hâdisatın - büsbütün başka bir muhitte - yetiştirip en yu- ca makamlara çıkardığı birtakım politika cadılariyle karşı- laşınca, şaşırıp bocalamıştı.... Sade etrafında olup bitene bigâne durmakla kalmaz; en yakınlarının bile tesiratına kapılmaz, inatçı olduğu ka- dar mevkiinin bahşettiği kuvvet ve nüfuzdan istifade etmek yolunu bilmez bir mahlüktu. Ömrünün çoğunu universite kürsüsünde geçiren Wil- son, gürbüz adam, kuvvetli bir şahsiyet olmakla beraber, fikir ve duyguları felsefi olmaktan ziyade dini olduğundan, “Devlet Reisi,, koltuğundan ziyade bir manastır höcresine, yahut kilise kürsüsüne yakışan “Allahlık,, bir adamdı. O da tıpkı, İmparator Aleksandr gibi, beşeriyetin bü- tün dertlerine derman bulmak için, “Din”in ülvi kaide ve manevi ilhamlarından kuvvet almaya kalkmış..., insanla-