64 Her Ay basitliklerinden gelen bir aydınlık içindedirler ve muharrir, onlara ışık vermek için, zihninde hiç bir sadeleştirici tasfi- ye zahmetine girmiş değildir. Tıpkı bunun gibi, parlak ve derin düşündüğü için süslü ve çetretil yazdığını söyliyen mu- harrir de sadelik gibi klâsik ve ebedi bir kıymeti hoyratça tepmiş' olur. Bütün bu sadeliğe ve alelâdeliğe ait sözler, halis bir ede- biyat içindir. Onun daha geniş bir çerçevede devamı telâk- ki ettiğimiz gazetecilik için bu fikirler biraz tadile muhtaç- tırlar. Edebiyatta muharrir, yalnız kendi okuyucusuna hi- “tap ettiği icin, ondan kendisine yakın veya muadil bir sevi- ye istemekte muhtar olabilir. Fakat bir gazete, şahsi değil, kollektif bir müessesedir. Onda estetik endişelere yabancı bezi kıymetler ve hesaplar vardır. Bunun için de, gazete sü- tunlarında günlük yazı yazan muharrir, bazan okuyucuhun nazını çekmek zaruretinde kalır ve bazan edebiyata ait kıy- metleri feda etmek, bu zaruretin başında gelir. Gazete mu- harririnin ikide bir değil, arada bir kaba bir sarahate muh- taç sadeliğe başvurması, her gün yazı yazmak mecburiyeti- nin arada bir verdiği meşru bıkkınlıktan ileri gelmiyorsa, mutlaka, edebiyattakinden daha geniş bir okuyucu yığını taâ- rafından anlaşılmak ihtiyacından doğmuştur. Fakat alelâdeliğin, günlük gazete edebiyatından hâlâ kovamadığımız öyle aşağı bir derecesi vardır ki, ne edebiyat- ta, ne gazetecilikte, ne de hattâ bakkalın hesap puslasına ilâ- ve ettiği iki cümlede mazur görülebilir. Peyami SAFA