ZE Kğ ge Mae ea 52 Her Ay gibi beş altı seneye münhasır olması tabii ise de, diğer iki (Orhan) ım zamanlarına nisbetle otuz yahut kırk yıla kadar çıkması kabil değildir; onun için Mısır sultanına iki yüz ge- milik büyük bir donanma ile yardım edecek kadar muaz- zam bir deniz kuvvetine sahip olan hükümdar, herhalde (Osman oğlu Orhan Gazi) olmak lâzım gelir ve tabii bu za- tm bu müthiş deniz kuvveti mutlaka uzunca bir tekâmülün neticesi demektir. Zaten elimizde (Osman Gazi) nin gemi- cilik ve korsanlıklarını teyit edecek daha kuvvetli bir ve- sika da vardır ve bu da (Timur) hanedanının resmi müver- rihi olan (Şerefettin Alilizdi) nin “Zafernamei Timur kür- kân,, ismindeki “Timur tarihi,, dir: Bu eserin “Bayezit u- mumi kütüphanesinde 4975 numarada mukayyet yazma nüshasının 683 üncü sayıfasında ve (Timurlenk) in asalet- sizliğine karşı kendi asaletiyle iftihar edip duran (Yıldırım Bayezit) e (Timur un göndermiş olduğu mektup sureti içinde şöyle bir ibare vardır: « ,.. Senin bir Türlkmen gemicisine mütenhi olan asıl ve neslin bizce gün gibi aşikârdır, tarife hacet yoktur. Be- nim için senin asıl ve neslinden bahsetmeğe ve hüviyetinin gizli ve aşikâr noktalarını sayıp dökmeğe ne lüzum var? Tâ Suriye ve Mısıra varıncaya kadar avam ve havastan cümle âlem senin aslının ne olduğunu bilir!....,, - (Timur) un bu alaylı ifadesinden anlaşıldığına göre, (Yıldırım Bayezit) devrinde Osmanlı neslinin bir gemici ya- hut korsana müntehi olduğu bütün “yakın şark,, ahalisince malüm bir mütearife halinde idi! Esasen Saruhan ve Aydın beylikleri gibi Osmanlılar aleyhine Bizans impatarorluğu ile ittifak etmiş sahil prensliklerinin deniz kuvvetlerine rağ- men Osmanlıların daha bidayetten itibaren Rumeli yakası- na geçip Anadolu ile muvasala ve irtibatları kesilmeksizin ülkeler fethedebilmeleri, ancak bahri bir faikiyetle ve hiç olmazsa denizcilikte mahir adamlar yetiştirebilecek kadar uzun bir tekâmül devresi geçirmiş olmalariyle izah edilebi- lir: Dümensiz sallarla şarki Roma imparatorluğunun devril- mesi kabil değildir! Zaten son Bizans müverrihlerinden biri bu hakikati (Fatih) in ağzından da nakletmiştir: Fetihten