18 Her Ay bir maksat istihdaf etmediği için de, hiç bir ciddi neticeye varamaz... Olsa olsa, yanlış bir dini telâkkinin bir tiyatro dekoruna yakışan - herhalde fena tertip edilmiş - bir teza- hürü.., yahut, dünya sahnesinde başlıca rol oynıyan bir ak- törün - uysallık veya safdillikleri dolayısiyle arkadaşların- dan gördüğü yardımdan şımaran ve kabaran bir kendini beğenmişlik omahsulüdür... Safdil ve hamuslu birtakım a- damların tahmin ettikleri gibi, eğer bu akit, hakikaten dün- yada sulhü sükünun teessüs ve kuvvetlenmesine yardım ede- bilecekse.. beşeriyeti türlü felâketlere sürüklemiş olan birçok maskaralıklardan elbette daha hayırlı bir eser olur... Şurası muhakkaktır ki: Çok geçmeden herkes bunu unutacak, ve eğer bir gün hatırlanırsa, o da 19 uncu asrın diplomasi kül- liyatı arasında, o devrin siyasileri ve hükümdarlarının yu- murtladıkları garâbetlerin bir şaheseri, âdeta bir âbidesi o- larak yâd edilecektir....,,. Metterniche, hatıratında bundan bahsederken: “Bu muahede, mürettibi nazarında “dindarlık ve maneviyata bağlılığın,, sadedilâne bir veriminden başka bir şey değildir. Buna imzalarını koyan öteki hükümdarlar için ise bu kadar bile kıymeti yoktur...,, demekten kendini menedememiştir... Hakikaten, Chevalier de GENTZ'in de tahmin ettiği gi- bi, bir aralık dünyayı velveleye vermiş olan bu muahedeyi sonradan hiç kimsenin ağıza almamış olması, bu tefsirlerin isabetini “gösterir. Hayretle okunulacağından emin olduğum metin: “Aralarındaki karşılıklı münasebetleri Hırıstiyan dini- nin esası olan “hakikat”lara dayanarak tanzim etmeye ka- rar vermiş olan üç müttefik hükümdar hakkında lütuf ve keremini ibzal buruyan “HALİK TAALÂ hazretlerine ham- dü senâ,, ile başladıktan sonra: “İşbu muahede, gerek dahili işlerinin rü'yet ve tesviye- sinde, gerekse herhangi bir devlet ile vaki münasebetlerinde, daima mukaddes Hırıstiyan dininin ahkâmı münifesi cümle- sinden bulunan “Adâlet”, “Sefkat” ve “Sulh ve Süküunet,, gi- bi - yalnız hususi yaşayışta değil - bütün esaslı prensiplerin