fekkur tarzlarını da birbirinden uvırmıştır. Türk münevverine gelince; o du Türk koylüsünü tanıyamıyor, Çünkü bu kalabalık asırlardanberi lerk- olımduğu vahşi step tabiatin ortasında en güzel ccvherlerini horeketsiz- Hğin, hedefsizliğin ve iptiduiliğin huşin maskesi altında örtmüştür. Bu zavallı kalabalık, ahlâksız bir serseri olan şeyh Yusufu yeryüzüne inen saf saf meleklerden, ve müslüman olmak için yalvyaran (Avrupa) isimli Kraliçeden bahsettlği zaman dinliyor da, Ahmet Celâl ona hitap ederken ya bir tarafa sıvışıyor, yahut sağırlaşıyor, taşlaşıyor! Niçin havnda ucan duşman tayyaresi ve ufukları sarsan lap sesleri kar- şısında bu Kerim çavus hu kadar duygusuzdur. Niçin Ahmet Celâin evi- ni düşman uskerleri hasıyor da bu miskin imam, bu düzenhaz Salih ağa bilâkis bu askerlerin önüne düşüyer ve onlara seferlerinde yol güsteri- yorlar, Nicin bir Emine için hu malül gazi *kolsuz bir herif» dir, Bir «clin vaba- nodir. Fakat bir sümüklü İsmailin koynunda bu kız bilükis kendi cinsin - den bir sıcaklık buluvor ve ona can atıyor”. Bunlar öyle suallerdir ki humların cevabını verebilmek İçin en az on Ya- kup Kadri ve on (Yaban) romanına muhtacız. Yoksa Türk müncyveri Türk köylüsünü terketmekte ve yaylalar İstepler hu kalabalığı karartmakla ve kürletmekde devam edip gidecekti. Hulârmı Yaban Türk stepinde Türk insanının hikâyesidir. Çünkâ: Biz Bozkırın çocuklarıyız. Rozkir bir meyva verdi ki onun adma (Türk milleti) dediler. Bu milletin başı, Bozkırların taşma bağlıdır. Bozkır ve yayla... Eğer bizi bundan ayırırsanıx derhal parçalanırız. Bozkırlar ve yaylalar...... Ta Sarı denizden, Gobi çölünden, 'Tibetten, Karadenizc, Nk denize ve kırmızı denize kadar uzunun bhazkırlar ve yaylalar iskeleti.. İste bizim valanımız budur. Biz buradan doğduk, buradan yayıldık, bu- ravya bağlı kaldığımız müddetce dileğimize de bağlı kuldık. Bütün dlha- na hüklmiyeti, küllürü, siteyi, cemiyet kanunlarını hu bozkırlarm ver- mesi ve bu bozkırlardan inenlerin yapması menbu sehepsiz midir? Hindin, Çinin altın bereketli olan ve insanları küm gibi kaynıyan tap- raklarında bu canlı kalabalık acaba niçin her zaman bir sürüdur? Aca- ba niçin bu ülkelerde her medeniyect devrinin kapısını yayla ve hozkiır- lardan inen bir akıncı kafilesinin kurgalırı açar? Ve acaba miçin bu mü- Geniyetler yaylaların ve bazkırların sıhhulini, sertliğini ve knsanlığını kay- bedince bir crvık yarı gibi sulanır. Karhalışır ve kendi kendini miskin- liğin, alaletlin çamurunda yer, bitirir", Çünkü Bozkır güzeldir, engindir, fakat merhumetsizdir. Türk milleti hu bozkırların ve yaylaların üstünde hureket ve kudretini kuyhettiği gün &5