gencin hakiki yeri vatanperverlik cephesi olmalıydı. Fakat o cephede de daha korkunç bir teşettül vardır. İttihat ve Terakki kulüplerinin kupı- Jarındaki Arnavut kapıcılar, ve yahut merkezi umumi koridarlırını mu- hafaza eden Çerkeş çeteciler, Millet WMeçlisi kürsüsünde millet namiınn kuy- nuşan Hknçuklur, Başkımcılar, Elniki ctervacılar bu cephenin İçerksinde © kadar adi bir denagöji ve avantür bayası yarafmıştir ki, her temiz rullu İnsan gibi Ahmet Kerim de bu havada tenetfüs edemiyor bu huvuya küsü- yor. Fakat mefküresi de ruhunda hiç bir zaman yakın bir idrak haline gel- mediği için mücadelesini istikametlendiremiyor. Hüdisatın içinde kör bir madde gibi yuvarlanıp gidiyor. Faknt bir gün bu rüh teşettitü anu, Cemnul Paşanın Bekirağa bölüğü bapisanesine kadar sürüklediği zaman bir ge- ve bu hapisane hücresinde, kendi dimağını kendi kendine leşrih eden Ahmet KRerim, bu dimağın içinde, kendisi ile cürüm arkadaşları arasında müşterek olan bir nokta bile hulamıyor! İşte bir ömür ki hep ruh leşettültünün, hep hareketin, teşetlülün girdabı içinde geçmiştir. Fakat bu ömürde akge- den, bu akste asıl olan bir şyey vardır ki bu $ey de Meşrutiyet devrinin ve Mesrnativet müneyverliğinin asli karakteridir: Ruh ve hareket teşettütü! Bu asli karekler üstündedir ki san'atkâr teknizğini kullanınış, eşbhbüası yu- ratmış, mevzuu işlemiş ve bise milli nlan eserini vermiştir: lüküm gecesi. Nur baba, Söüdüm ve Gümuüre, Hüküm gecesi... bunlar öyle merhaleler, öy- le İşaretlerdi ki, Türk milletinin Yakup Kadri isimli bir çocuğunun dima- gında asli olan, kuvvelli olan, fevkalâde ölan bir şeyler biriktiğini ve bu dimağın bir gün bu milletin edehiyatına, yarattığı merhaleclerden dahu ile- ri ve daha üstün bir şevler verebileceğini evyelden bildiriyordu. Onu sevmiyenler -kl büyük adamları seymek kabiliyetinde olmuyanlardır- Onu anlamayanlar -ki büyük adamları anlamak kabiliyetinde olmıyanlar- dir. Yakup'ım sön ezerlerini de artık eserlerinin sonu saydılar. Ve onu ken di miszkin ölçülerine vurup, verebileceğinin son kuddini vermiş ve artık sönmüş bir alelâde adam gibi ihmal edebiliriz zannettiler, Halbuki bu dimağın içinde kemal çağı, asil yeni başlıyordu. Bu di- mağın içinde, en olgun şekilleşmelerin, her yöse görünmiyen korkunç mü- çadelesi vardı. Onu Çamlıca tepesinin herkesc ilham verebilen harcıâlem renklerinden alıp, Anadolu Bozkırlarının her gönle ses yermiyen çıplaklığında vakın bu mü- oadelenin İşte arlık ilk eseri elimizdedir; Yaban (1) A Yaban llk bakışta basit bir Bozkır hikâyesidir ve mevzuu gavet sudedir; (1) Yaban: Yazan: Yakup Kadri. 315 sahife, Basan: Muallim Anmet Halli kütüphanesi, Fiatı 100, olitlisi 125 kuruş. 82