Bahsi çevirseniz: bu serbest iktisat bizi fakir düşürüyor, hima- ye sistemi sınıfları doğuruyor ve memleketi döğüş meydanına çeviriyor, nasıl bir sistem kursak ta bunların önüne goçsek de- seniz, 6, ya monoklunu düzelterek veya bir cahille konuşma . nin verdiği sıkıntıyı yüzünde canlandırarak «Meshur Stuart Mili, her millet beynelmilel mübadeleden kâr eders diyor, di- yerek söze başlar ve amilletler medeniyet yolunda bir takım ko- naklardan muhakkak geçeceklerdir» hükmünde karar kılar. İşte Avrupa bunlar için idealdir. Gazetelerin çoğunda bu düsünüşleri görür, kürsülerin çoğundan bu nazariyeleri işitirsiniz. Ve ötede beride rastgeldiğiniz yarım münevvyerler hep bu iddianın müdafiidirler. Fırsat düşmüsken bu müphem ve sakat hükümleri bir tahlil ede- lim: Her millet lâyık olduğu idareyi bulaydı, Saltanatın miskin ve zalim idaresile inkılâbın dinç ve yapıcı idaresinin farkını na- sil izah edebilirdik? Millet o milletti. Aradaki fark ta beg sene; beş sene içinde mi millet yetismiştir? Başka memleketlere de bakalım: İtalya hürriyete lâyık değil de demokrat bir idare onun başın- da bir çok seneler nasıl bulunmuşstu, ve İtalya hürriyete lâyıksa nasıl oluyor da bugünkü diktatörlüğe tahammül ediyor? İtalya bugünkü halile eskisinden ve demokratik bir Balkan milletin- den geri midir? Daha dün, bir sürü fırkalı Almanyada nasıl oluyor da bugünkü zımni bir diktatörlük yaşıyor?. «Lâyıki olduğu idareyi bulmak» formülü bir ilmi hakikat ola- bilmek için değişmeyi kabul etmemek, inlalâpları hiçe saymak lâzımgelir. Halbuki tarih bunun aksini göstermiyor mu7? «Beynelmilel mübadeleden her millet kâr eder» demek ve bu- nu iktisadi istiklâlini kurmak istiyen bir millete tavsiye etmek ya kalpazanlığın veya güzübağlılığın misali olur. Bu sisteme bağlanışımızın üzerinden devirler geçti, her sene bir şey kay- betmekten başka ne kazandık?. Milletlerin medeniyet yolunda her konaklamadan muhakkak geçeceğini söylemek Avrupadan eskiler almak değil midir? Ya- 60