bir mecburiyet tahtında olmıyan dev- rin mahiyet ve şümulünün araştırıl- masında suç unsura kabul etmek mümkün olmadığından şekli hazırı ile yazıda şeref ve haysiyet kinci bir isnat suçunun Uunsurunu görmiyen bilirkişi heyeti raporundaki mütalaa- ları red ve cerh edecek esaslı hiç bir sebebe dayanmıyan düşünce ile ve devrin bütün, şümulü ile yapılmış ol- duğunu tetkiksiz kabul ile vukuf eh- linin mütalaa ve şahadetinin hilâfına karar verilmesi gerekçesizdir. — Mahkemenin vukuf ehli rapor ile mukayyet olmayıp yazının açık mahiyetini tayin ve takdirde kendisinin bu vazifeyi bizzat ifa e- debileceği ve vukuf ehli raporunun noksan ve mütebayin hattâ mütered- dit olduğu yolunda kararda ileri sü- rülen mütalaaya gelince: Hâdise aslında amme hayatına ta- allük eden bazı olayların matbuat- taki akislerinden ve tenkidlerinden doğmuş olup tecavüze uğramış ol- mak vesvesesinin psikolojik şiddeti altında dava konusu olan yazıların, iddia ve müdafaadan sonra, bir lirkişi heyetine tetkik ettirilmesinin mahkemece resen karar altına alın- ması elbette ki adaletin ziyası için bu tetkiklere lüzum görülmüş olma- sındandır. Dava konusu yazılar bu defa hüküm yerinde belirtildiği de- recede açık, aşikâr mahiyette olsa idi, bu vazifeyi o zaman mahkeme- nin kendisinin yapması tabii olurdu. Takarrür eden içtihat da bu mahiyet- te olup karinelerin zayıflığı karşı- sında yazılardaki maksadı belirtecek kriterlerin tayinine lüzum hasıl olan hallerde leh ve aleyhteki delillerin kuvvetini doğru olarak tayin etmek için vukuf ehline müracaatla hakika- tin ışığını aramak Türk adaletinin hem şiarı ve hem muktezasıdır. Yük- sek mahkemenizin bu kabil hallerde bilirkişiye müracaat edilmemesini na- kız sebebi addeden müteaddit mukar- reratı bunun müeyyidesidir. Masum fikirlerin ve insanların mahküm e- dilmemesi endişesi ile vücuda getiri- len bu içtihatların hürmet edilen mahkeme kararlarına zarar getirme- si varit olamaz. Zira adaletin vazi- fesi sadece hakikatleri araştırmak ve hakikatleri tesis etmektir. Hiç kimse kendi hareketinin tenkidinden memnun olmaz ye tenkid edeni müc- rim gibi görebilir. (Bu beşeri bir hassasiyettir. Karineleri zayıf ve mâ- naları karışık mevzularda şeref, hay- siyet gibi şahsi telâkkilere göre a- nasırı değişebilen — mefhumları ta- yin ederken dava konusu yazıların şeref ve haysiyet kırıcı mahiyet ta- şıyıp taşımadığının tetkik ettırılmesı e bu tetkikat yazıların suç olm gını gösterdiği takdirde de adalete hizmet vazifesinde faydalı olmaktan başka iptilâları olmıyan ilim ve ih- tisas erbabının şahadetine itimat göstermek Türk adaletinin müstakar belirli bir farikasıdır. Mahkemenin bilirkişi AKİS, 14 MAYIS 1955 raporu ile AKİS -SAROL DAVASI BİLİRKİŞİLERİN SUÇ UNSURU BULAMADIĞI YAZILARINDAN DOLAYI Metin Toker 9 ay 10 gün hapse, 9333 lira para cezasına mahküm oldu GEÇEN DURUŞMADA DEĞİŞEN YENİ YARGIÇLAR — HEYETİNİN BU KARARINI METİN TOKER TEMYİZ EDECEK kiğı':ğğğîıi:sa(hî:iıeîn)l;)zı_isleâ Bır damıa müdürü Metin Toker bugün, An- cara Toplu Basın Mahkemesinin verdiği bir kararla 9 ay. 1 ün Duruşma salonu, hayli kalaba- lıktı — Yarğıçlarğeçen — duruşma da değiştirilen yeni asliye ceza Pazar ola! Hasan bey UD BOL federasyonu reisi, son milli maç-. tan evvel spor yazar- Iarını toplamı — Aman dersakın takı- Kararın ilânı Büyük manşetler mukayyed olmaması, — masumiyetin müdafaasını teyid eden bir delilden, aksine kesin deliller elde edilemediği takdirde mahkemenin bidayette ken- diliğinden izhar edemediği istinatsız bir takdir ile feragate cevaz vermez. Bu da feragati mümkün olmayan a- dalet kaidelerindendir Bilirkişi raporu gıbı lehteki bir delil aynı kuvvette diğer bir delil ile karşılaşıp terazinin kefesinde lehte ve aleyhteki ihtimallerin denkleşme- si halinde dahi' aleyhtekinin imâli a- dalet kaidesine uygun değildir. Ne- rede kaldı ki bu dâvada mahkemece ehlivukuftan alman mütalâadan son- ra - ve hattâ ne de evvel - aleyhte bir delil istihsal edilmiş değildir. Bilirkişi heyetinin raporunu nok- san, mütebayin ve hattâ mütereddid saymak ise rapor münderecatına na- zaran mesnedi olmıyan bir kanaat- tir. Raporda tarafsız bir tahlil ile müttefikan varılan kanaatler tam bir objektıvıte içinde vuzuh ile ifade edilm 4 — Mahkemece bilirkişi rapo- rundaki mucip sebeplerin 6334 sayı- l1 kanun muvacehesinde kabule şa- an görülmemesi de yerinde değildir. içinde bir de ceza hukuku profesörü bulunan ilim ve ihtisas erbabından müteşekkil bilirkişi heyeti mahkeme- ce tevdi olunan vazifeyi ifa ederken, raporda belirtildiği üzere, en ba şta mevzuatın suç saydığı hususları göz önünde tutarak dava konusu yazıları 6334 sayılı kanunun ruhu içinde in- celemiştir. Ve bu incelemeyi yapar- ken aynı zamanda gazetecilik vazi- fesinin ifası bakımından, mezkür ka- nunun gerekçesine uygun olarak) de- mokratik garp memleketlerinin tat- bikat ve teamüllerine göre mutad öl- çüleri göz önünde tutmuştur. Ve ne- tice olarak da dâva konusu yazıların ifa ettiği hizmet dolayısiyle Devlet Vekili Dr. Mükerre m Sarol'un itiba- rını kıracak, şöhret veya servetırıe zarar verebilecek mahiyet taşımadı- ğını gösteren kanaatlerini bildirmiş- tir. Tarafsız, selâhiyetlİ ve en vasıflı, yeminli bir ilim ve ihtisas heyetımn bu şahadetine itimat etmemek için muhik bir sebep, mukni bir delil ve adalet için hiç bir hikmet mevcut ve mutasavver değildir. 5 — Mahkeme, hüküm fıkrasında mecmuanın 13.11.1954 tarihli nüsh sındaki "Demokrasi", "Mekteptekı hazine" başlıklı yazıları da suç konu- su gösterdiği halde mezkür yazıların hangi gerekçe ile suç sayıldığına ka- rarda hiç temas edilmemiştir. "De- mokrasi" başlığı altında toplanan mezkür nüshadaki her iki yazı hak— kında ise bilirkişi heyetı aynan: Mu harririn heyeti umumiyesi ile Türk Sesi gazetesinin mekteplere abone kaydedilmiş olması — vakıasını iddia ile bunu hikâye eylemekte olduğu ve gazetelerin zorla satın aldırılması i- baresinin Mükerrem Sarol'a müte- veccih olarak istimal edilmediği" ka- naatini belirtmiştir. Mezkür yazının suç addedilmesi serapa gerekçesiz- dir. uhakemenin 2.12.1854 ve 3131985 celselerınde müdafaa bakı- mından lüzumlu'gördüğümüz bazı de- lıllerm toplanmasına ve bazı şahitle- rin" dinlenmesine ait taleplerimizin red edilmesi de usul bakımından boz- mayı muciptir. 6334 sayılı kanun, suçun anasırını tayin için Vakıaların mahiyetini araştırmağa ve masumi- yeti ispata mani bir hüküm tesis et- miş değildir. 19.3 1949 ve 24/3 sayılı