den Devlet Vekili. Türk Sesi gaze- tesinin sahibi bu sıfatla hükümetin resmi ilânlarını tamamiyle şahsi tak- dir ile tevzi etmektedir. Ve hiç kim- seye hesap vermek mevkiinde değil- dir. .. Bir gazete sahibi vekil olamaz mı? Olur ama basın işlerini tedvıre memur vekil olamaz. Kaldı ki, Dr. Mükerrem Sarol'un Vekıllıgmın dev- let işlerinin iyi yürümesi için elzem olduğunu iddia etmek fazla safdillik- tir. Üstelik bahis mevzuu gazetenin satılmayan gazeteler Aarasında bir numaralı mevkii işgal ettiği bilin— mektedir. lşın en tuhafı bu satılm yan gazetenin resmi ilânlar ile bera— ber bir takım firmaların hususi i- lânlarını da bol bol almasıdır. Niha- yet Türk Sesi'ne bütün resmi daire- lerin abone kaydedildiği de bir haki- kattir. Niçin saklamalı ki, resmi ilâ- nı istediği gibi tevzi eden bir Dev- let Vekâletinin başında resmi ilânlar- dan faydalanan ve satmayan bir ga- zetenin sahibini görmek bizi, gaze- tecileri, umumi efkârı rencide edi- yor. Bu durum daha ne zamana kadar devam edecek? Dr. Mükerrem Sarol kendi şahsı ile Başvekilin şahsını bir- birine karıştırmaktadır Kendi şahsı yüzünden umumi efkârın Başvekile rencide olmamasını istiyorsa derhal istifa etmelidir." Mahkeme bu makaleden: A rem Sarol'un vekilli- gının Devlet işlerinin iyi yürümesi i- çin elzem olduğunu iddia etmenin fazla safdillik olacağını yazmak su- retiyle vukuf ehli raporunda da gös- terildiği üzere Doktor Mükerrem Sa- rol'un ehil olmadığını ileri sürmekle, B — Satılmayan gazeteler arasın- da vekilin sahibi bulundugu Türk S si gazetesinin resmi ilânlarla bir ta- kım firmaların hususi ilânlarını bol bol alması ve bütün resmi dairelere abone kaydedilmesi ve bunların ara- sında ilkokulların da bulunması tek- rar tekrar söylenerek yazılmak sure- tiyle Devlet Vekiline sıfatından ve hizmetinden faydalanıp — gazetesine bunları temin ettiğini ve hususi fir- malarla münasebette bulunduğunu delilsiz bir surette isnat ederek, Müdahilin şeref ve itibarım kıra- cak ve şöhretine zarar verecek neş- riyatta bulunmak neticesini çıkar- makta ve bilirkişi heyetinin bu yazı- ya taallük eden mütalâasmı ise "mu- harririn teselsül eden yazılarının u- mumi heyeti nazara alınmaksızın i- leri sürülmüş mütalâalar" diye kabu- le şayan görmemekte ve bu faraziye ile "müdahile vaki, isnadın tahakkuk ettiğini" ileri sürmektedir. Mahkemenin bu istidlal ve kana- ati ne maddi ve ne hukuki realiteye uygundur. Şöyle ki: 1 — Yazının bütününün okunma- sı, müdafaa edilen fikrin bir tekra- rından ve bu fikre aykırı görülen tat- AKİS, 14 MAYIS 1955 bikatın tenkidinden başka mahiyet taşımadığını açık olarak göstermeğe kâfi olup emsali gazetelerden farklı olarak vekilin kendi gazetesine nü- fuzunu suistimal ile fazla ilân verdi- ği yolunda yazıda hiç bir söz ve ima dahi mevcut olmadığı halde müdafa- anamede belirtilen bu hususlar mah- kemece nazara alınmadığı gibi bilir kişi heyetinin bu husustaki mütalâ- asının da tatmin edici olmayan isti- natsız bir kanaatla reddedilmesi ka- nunen isabetsizdir. Filhakika bilir kışı raporunun bu yazı hakkındaki kısmı, mahkemenin hataya duştugunu belırten şu satır- larla başlamakta "Bu yazıda da yukarıda 2 numa- ralı fıkrada tebarüz ettirdiğimiz veç- muharrir doğru olarak telâkki ettiği bir fikirden hareket etmek su- retiyle muhalif tatbikatı tenkid et- mektedir. Tenkid noktası gazete sa- hibi olan vekilin matbuat işleri ida- resinin başına geçmesidir. — Yazıda muharrir, bu hususta sebep olmak ü- zere sokaktaki adama durumun an- latılamıyacağını bu gibi hallerde bir mumi efkârın derin surette rencide olması ve rejime güveninin sarsılma- sı neticesinin hasıl olacağını ileri sür- mektedir. Yazının heyeti umumiye- sinden elde edilen intiba şu olmakta- dır ki muharrir bu yazıda tenkidleri- ni yukarıda arz edilen prensibe uy- gunsuzluktan dolayı yapmaktadır. Nitekim Amerikada Charles "Wilson- dan bahsederken "sebep, Charles Wilson'un şahsına itimat edilip edil- memesi değildir" demektedir. Görü- lüyor ki bilir kişi heyeti, muharririn yazılarının teselsülünü göz önünde bulundurarak mütalâasmı yürütmüş- tür. Mahkemenin rapordakı mütalâ- ayı kabul etmemek için ileri sürdüğü sebep bu bakımdan mesnetsiz ve isa- betsizdir. Ve suç unsuru ihtiva etme- yen yazılardaki fikirlerin tekrarlan- ası ve teselsülü ile suç unsurunun tekevvu edemiyeceği ise bir bed 2 — Devlet işlerinin lyi yürüme- si için Doktor Mükerrem Sarol'un ve- killiğinin mutlaka elzem olduğunu iddia etmenin safdillik olacağını yaz- mak, ehlivukuf raporunda gösteril— diği üzere ehil olmadığı, mânasına geldiği için şeref ve haysiyet kırıcı bir isnat olacağı yolunda kararda ileri sürülen mütalâa hatalı bir te- lâkkidir. Tenkid hürriyetini yalnız devletin temsil ettiği bir hak olarak telâkki etmedikçe yani tenkid hürri- yetinin mevcudiyeti inkâr edilmedik- çe bir Bakanı yerinin veya Bakanlı- ğının ehli saymak mükellefiyeti va- rit olamıyacağından umumiyetle şah- siyet veya kifayet fıkdanı iddiaları- na karşı kanuni himaye, mevzuatı- mızda yer almış değildir. Nasıl ki erek mevzuat ve gerek Demokratik idarelerdeki teamül ve tatbikat ve gazetecilik vazife ve haklarının öl- çüleri bakımından konuyu tetkik e- den bilir kişi heyetinin bu. hus usa a- it olan mütalâası da şudur: "Muhar- ' AKİS - SAROL DAVASI ririn Doktor Mükerrem Sarol'un şah- sına muhabbet beslemedıgı aşikâr- dır. Nitekim aynen "kaldı ki Doktor Mükerrem Sarol'un vekilliğinin, dev- let işlerinin iyi yürümesi için elzem olduğunu iddia etmek fazla safdillik- tir." denmektedir. Bu bir şahsı tak- dir meselesidir. Demokratik rejımler— de siyaset hayatına atılan bir veki- lin ehil olup olmadığı hususunda matbuatta hukum verilmesi mutad- dır. Çünk kilin sukutunu sağla- mak için ehhyetsızhgını söylemek i- p edebilir. Mesele şuradadır ki eh- liyetsizlik ahlâki kusura ve şahsi se- beplere istinat ettirilmesin. Bu ya- zıda ise yukarıda arz olunan mahiyet müşahede edilmemektedir." mütalâanın mahkemece bir kısmını nazara alıp neticesini nazara almamak vecihsizdir ve bu — yazıda 6334 sayılı kanunun 1 inci maddesi- n 2 numaralı bendindeki isnat su- unun unsurunu görmek hukuki ha- kikate uygun değildir. 3 — Mahkemenin, 30 Ekim ta- rihli yazıdaki "satılmayan gazete" nin bir kısım firmaların hususi ilân- larını da bol bol almasına dair olan ibareden hususi firmalarla münase- bet tesis ederek nüfuz icrası suretiy- le faydalanmak hususunun müdahile isnat edildiğini istihraç eylemesi de hiç bir esas ve tetkikata dayanma- maktadır. Mecmua mezkür yazı ile gazetenin ilân sütunlarının vakıası- na işaret eylemiş olup müdafaada ob- jektif olarak belirttiğimiz bu nokta- da ehli Vukuf ta aynen şöyle söyle- mektedir Umumıyetle tenkid mahiyeti arz eden yazıdaki bu ibare ile gazetenin sahibinin hususi firmalarla münase- beti olduğu intibaı verilmek istenil- diği tasavvur olunabileceği gıbı sa— dece objektif bir tesbit yapma sadının güdüldüğü de iddia olunabı— lir Her halde sarih bir durum yok- tur. Ancak gazetede hakikaten husu- si ilânlar bol adette olarak mevcut ise muharririn de tesbit maksadından ileri bir ittiham maksadının mevcudi- yetini objektif olarak yazının mahi- yetinden istihraç mümkün gözükme- mektedir Bilirkişi heyetinin bu mütalâası, denkleşen ihtimallerin karşısında da- hi yazıdaki maksadın itham olma- dığını belirtmektedir. Kaldı ki 31.3. 1955 tarihli muhakeme celsesinde ürk Sesi sutunlarında hususi ilân- kür gazetenin 15. Ekim. Eylül. 1954 tarihli - nüshalarındaki her birinin muhtevi olduğu ilânların nevini ve sekizer buçuk metreyi mü- tecaviz miktarını mübeyyin bir İiste tarafımızdan mahkemeye tevdi e- dilmiş olup objektif olan bu müşahe- deler nazara alınmaksızın ve tetkik olunmaksızın bilirkişi heyetinin mü- talâasının mahkemece reddedilmesi gerekçesiz ve isabetsizdir. III — Mahkemenin suç konusu sa-