YURTTA OLUP BİTENLER Prof. Fuad Köprülü Teselli mükâfatı deni münasebetlerdir.. Ama kanım tekliflerini, şunu veya bunu kabul e- decek değiliz. Her şeylerine eyvallah demiyeceğiz. 2 Mayıs seçimlerinden sonra çıkarılan kanunlar mükemmel- dir. Böyle muhalefete böyle kanun- lar lâzımdı. Bakınız, hepsi nasıl mum gibi oldu. Adnan Menderes bu fikri, kendi- sine mahsus yarı müstehzi, yarı sert, fakat bilhassa nazik şekilde ifade et ti. Antidemokratik oldukları aşikâr kanunları "en isabetli tedbirler" o larak vasıflandırıyordu. Bu y sözler, partilerarası münasebetlerden rejim için hayırlı netıceler çıkmasını bek- liyenlere ve ümid edenlere iktidar partisi Genel Başkanının tefsir iste- meyen sözleriydi. Menderes CH.P ye hakikatleri anlaması için bir defa daha ve esaslı surette yardım ediyor- du. Kanunlar ve tedbirler yerli yerin- de kalacak, iktidar kullanacak, istemezse maya- cak, kızdıklarını susturacak, beğen— diklerini konuşturacaktı. raz evvel verilen İngiltere mi- şali! Kulakların çınlasın emi? Parti içi hizipleşmeler Menderes sözü, parti içindeki du- getırmekte gecikmedi. Ri- vayetlerı gazetelerin neşriyatını ba- his mevzuu etti. Hizipleşme iddiala- rı, kanaatince, hizipleşme istiyenlerin temennilerinden ibaretti ve böyle bir şey yoktu. Bunlar meselâ Fethi Çe- lıkbaştan bahsedıyorlardı Başbakan şöyle "— l te Çelikbaş burada... (Hal- buki o sırada Fethi Çelikbaş salonda değildi). Kendisi sevdiğimiz bir arka- daştır. Ben hizip yaptığını ne biliyo- rum, ne de böyle bir şeye ihtimal ve- riyorum. Kendisi söylesin... Arkadan, parti teşkılatındakı kay- naşmaya geçıldı Genel Başkan sert bir tavırla şu sözleri söyledi: "— radan ifade ediyorum, ya- kında bu şekıldekı hadiselerin en isa- betli şekılde neticeye bağlandığım göreceksiniz." albuki ertesi gün Zafer gazete- si, İstanbul teşkilatındaki ihtilâfla- rın halli için Prof. Fua öprülünün yakınlarından İstanbul Milletvekili Firuzen Tekilin büyük selâhiyetle İs- tanbula gönderildiğini ilan ediyordu ki "isabetli şekilde neticeye bağlan- manın" yolunun bu olmadığı aşikâr- dı. Genel Merkezin, ihtilâflarda Köp- rülü guruplarını tutacağı anlaşılıyor- du. Şimdiye kadar İstanbulda daha ziyade Dr. Sarol gurupları hâkim va- ziyette bulunuyorlardı. Menderes kürsüden inerken salon alkıştan yıkılıyordu. Şefik Bakay çı- kıp tamamiyle tatmin edildiğini bil- dirdi. Sanki gurup, bir hafta evvelki gurup değildi. Kedi yerini almıştı. Çırpınan Balık Bu sırada gurup içinde uzun boy- lu, gözlüklü, irice bir zat yerinde duramıyor, çırpmıyordu. Bu, Hüseyin Balıktı. Hüseyin Balıgın şıkayetlerı olduğu uzun zamandır biliniyordu. Bir kaç defa da gurupta Başbakana hıtaben dert yanmıştı. Balı günü de "gündem dışı" olarak konuşmak is- tiyor ve şiddetle ısrar ediyordu. Fa- kat usul, kendisine söz hakkı veril- mesine maniydi. Hüseyin Balık: "— Beş dakika konuşacağım, di- yordu. >Sadece beş dakika.. Müsaade ediniz arkadaşlar.." Milletvekilleri de - galiba, bizzat söyliyemediklerini Hüseyin — Balığın söyliyeceğini düşündüklerinden - o- nun tarafını tuttular O zaman baş- ken meseleyi reye koydu ve teklif kabul edilince Zonguldak mılletvekı— line söz v Hüseyin Balığın heyecanlı olduğu görülüyordu. Fakat söyledikleri son derece doğru ve manalıydı, üstelik Övünme! Osman Şevki Çicekdağ üstadı- mız yaman bir politikacıdır. Hele propaganda bahsinde üs- tüne yoktur. Nitekim partisinin Çankaya kongresinde iktidarın beş yıllık icraatını bir övmüş- tür ki duyanların gezleri fal- taşı gibi açılmıştır. İşte, Usta- dm Iftıhar vesilesi: — Piyasadaki sıkıntı geçi- cidir. Zeytin, peynir pahalan- dıysa bu demek değildir ki az gelirliler bu nimetlerden fayda- lanmıyor Hayır, bol bol fayda- lanıyı Soyleyınız dostlar, bunu işi- tip de İmkân var mı “"yaşasın DP." diye bağırmamaya? Balık Hüseyin Bu balık başka balık Gurup umumi heyetinin hislerine ter- cüman oluyordu. Sözlerine, Adnan Menderesi övmekle başladı ve gerek kendilerinin, gerekse milletin başba- kanın başında zafer meşaleleri yak- mağa hazır bulunduğunu bildirdi. Menderes, memleketin yetıştırdıgı büyük kıymetlerden bırıyd Evet, işin bir aması vardı. "— teşkılattakı espiyonlara, ajanlara ku— lak vermesin. Onlara kapılarını ve te- lefonlarını kapalı tutsun. Etrafından bunları uzaklaştırsın. Hem kendisi- ne, hem de partiye hakikaten yazık olur.. Falanca hizip teşkil ediyor, fi- lânca sizin aleyhinizde bulunuyor, şunlar şunlarla işbirliği yapıyor di- yorlar. Halbuki hepsinin maksadı, kendi menfaatlerini kollamaktır. Ka- rışıklığı da bizzat çıkarıyorlar." Menderes heyecanlı milletvekili- ne, samimi bir edayla cevap verdi. Bunları nasihat telâkki ettiğini ve dikkat göstereceğim, zaten göster- , bu gibilere kulak vermediğini . Bu sırada Hüseyin Balık, şoyle hay kardı: "— Hep söylüyorsun ama, yapmı- yorsun.."” Menderes kararlarında memleket ve parti menfaatlerinin göz önünde tutulduğunu bildirdi, alkışlar ara- sında indi. Reyleme faslı Müzakereler sona ermişti. Doğru- su istenilirse, bir münakaşa ce- reyan etmiş degıldı Başbakan Ad- nan Menderes hükümete ayrılan kı- sımda yerini almış ve her şey hal yoluna girmişti. Bir hafta evvel ses- lerini yükseltenler ortadan kaybol- muşlardı. Ortada kalanlar ise, göze görünmek istemiyorlardı. Genel Baş- kan herkesi paylamıştı. Muhalefetin AKİS, 14 MAYIS 1955