Son hâkimler heyeti Kararı tını, bedbin bir görüş vazedip halkı heyecana sevketmekle töhmetlendi- ren Türk Sesi Gazetesinin yazısındaki huşunet yarı mizahi, zarif, edebi bir üslüpla tenkid ediliyor. Ve o gazete- nin hareket tarzıdır ki tenkid edili- yor. Bir Vekilin gazetesinde diğer bir Vekil aleyhine bu tarzda iğneleyici değil birnevi töhmetlendirici neşriyat o Vekilin partisi içinde siyasi İtibarı- nı kırıp sandalyesinden bile düşürül- mesine bile sürükliyebilir. Bununla beraber bu kabil neşriyat hiç bir za- man tenkid hududunun aşılması mâ- nasına gelmez. Demokratik hayatta da politikanın vefası yoktur: Siyasi hasımlarınız gibi siyasi dost ve ar- kadaşlarınızın da tenkidlerine, bazan hücumlarına ve hattâ tertıplerıne da- hi uğrayabilirsiniz. Siyast mevkilerin sarsılması, şahsi şeref ve haysiyet- lerin ve servetlerin kanunun kastet- tiği mânada zarar görmesi demek de- ğildir. Politik sarsıntılar, demokra- tik idarelerde yüksek hızmet mevki- lerinin normal fırtınalarıdır. Ve nitekim iddia makamı da Türk Sesi gazetesinin o yazısını tenkid hakkının hududu içinde görüp dâva mevzuu yapmağı hakkiyle bir an dü- şünmediği gibi AKİS'teki yazıları da haddizatında iğneleyici şekilde sis- tematik neşriyattan gayri bir hüvi- yetle vasıflandırabilmiş değildir. geçen yazıyı neşreden Türk Sesi gazetesinin 24 Eylül 1954 tarihli bir nüshasını takdim ediyoruz. Yazı- ların bir arada okunması faydalı mu- kayeselere hizmet edebilir. "Okunmayan gazete" sözünde ise servete zarar vermek suçunun unsu- ru mevcut olmadığı bir bedahettir. Çünkü servete zarar vermek kastiy- le bir uydurma, herhangi bir isnad mevzuubahis değildir. Biraz sonra AKİS, 14 MAYIS 1955 verdi takdim edeceğimiz bandları açılma- yan gazeteler bu sözde 1hay et bir vakıanın hikâyesinden gayri bir mâ nanın tevehhüm dahi edılemıyecegını gösterir. Konya'ya gelen otomobil "Bu nushadakı yazılar arasında bir de "Konya'ya bir otomobil geldı başlıklı bir yazı vardır. Subjektif is- tıhlaklere dahi elverişli olmadığından me davacısı tarafından pek kaale alınmayan u yazı üzerinde sayın müdahil vekili durmaktadırlar. Bu yazıda havadisi verilen vaka, Almanya seyahati esnasında Başve- kilin refakatinde gidecek matbuat heyeti arasında Türk Sesi gazetesini temsilen resmi Hânları tevzi ile vazi- feli şirketin müdürü olan bir zatın bulunmak istemesinin hikâyesidir. Mumaile yhın bu niyetle Konya'ya vardığı gün Başbakanın o gece şe- refine verilen ziyafete katıldığı ve o- rada duyulan bu havadisin türlü a- kisler uyandırarak hazır bulunan ga- zetecileri şiddetli hoşnutsuzluğa sev- kettiği anlatılıyor. Sebebini de mec- mua şöylece hikâye ediyor: "Hânlar- dan arslan payı alan bir gazeteyi i- lânları tevzi eden şirketin müdürü temsil ettiği takdirde tevziin tarzı dedikodulara yol açmaz mıydı?" Ve bundan başka — böyle bir seyahatin tahrik edebileceği mânalar belirtile- rek yine o gece orada Almanya'ya gidecek matbuat heyetinde Türk Se- si gazetesinin temsilcisi olarak adı geçen şirket müdürünün yerine Ba- hadır Dülger'in bulunacağının çok geçmeden açıklandığı hikâye edili- Oor Bu yazı, bir gazeteyi resmi ilân- lar şirketi müdürü temsil ettiği tak- dirde bu hâdisenin uyandırabileceği AKİS - SAROL DAVASI dedikoduları hatırlatmaktadır. Şarta ve —İstikbale muzaf ihtimaller söy- lenmektedir. Ve nitekim bütün bu mahzurlar gozönunde tutularak Baş— bakanın emriyle isim bizzat Devlet Bakanı Mükerrem Sarol tarafından listeden çıkarılmıştır. Bu hâdisenin şahidi olan Doğan Nadi'nin dinlen- mesini müdafaa namına rica ederiz. Bir gazetenin ilânlardan arslan payı alması ise ilân sütunlarının vakıası olarak zikredilmektedir. Bu yazıda i- lân tevzii ile ilgili bir tenkid dahi e- sasen mevcut değildir. İddiaya gore bu yazıda hakaret vardır. Ve çünkü bu yazıda bulutlar- dan bahsedılmıştır' Bomba M uhterem Hâkimler! Amme savcısı tarafından bun- dan sonra ele alman 24 sayılı nüsha- daki neşriyattır. Bu neşriyat 21 sa- yılı nüshadaki yazılarla alâkası ol- mayan üç hafta sonraki iç politikaya ait yeni vakıaların havadisleridir. Bu havadisler arasında Türk Sesi gaze- tesi ile ilgili olanı şudur: Irak Başvekili Nuri Said Paşanın şerefine yapılan askeri tatbikatta patlayan bir bomba ile yaralanan ve ölenler olmuştur. Milli Müdafaa Ve- kili, İstanbul gazetelerinin orada ha- zır bulunan muhabirlerinden bu e- lemli hâdisenin — yazılmamasını rica ettiği için ertesi günkü gazetelerin hiç birinde buna dair bir haber çık- mamıştır. Bir tanesi müstesna: Türk Sesi. Türk Sesi'nin' bu haberi yayın- laması matbuatta akisler uyandır- mıştır. Bu cümleden olmak üzere 19 Ekim 1954 tarihli Cumhuriyet gaze- tesinde Doğan Nadi'nin şu fıkrası çıkmıştır "Milli Müdafaa Vekili rica etti ve kimse bir şey yazmadı. Tek bir istis- na: Türk Sesi? Mukerrem Sarol. Mükerrem Sarol? Devlet Bakanı. Aynı hükümetin iki Bakanının hareketi bu. Maşallah kabine âzası a- rasmda amma da fikir birliği ha!” Türk Sesi — Dr. Sarol Burada — herşeyden evvel dikkate şa- yan olan, Türk Sesi denince yal- nız AKİS mecmuasının değil herke- sin hatırına hemen Devlet Bakanı Sa- rol'un gelmesidir. Ve bir gazetenin neşriyat tarzından sahibinin kanun bakımından olduğu kadar politik za- viyeden de herkes tarafından manen mesul görülmesidir. İşte AKİS. haftanın aktualitesi olarak bunları naklediyor ve kendi tarafından da şu mütalâayı ilâve e- Or: "Türk Sesi gazetesi, okuyucuları- mızın da artık öğrendikleri gibi (ba- sın ve yayın işlerini tedvire memur olan Devlet Bakanı Doktor Müker- rem Sarol'un gazetesidir... Doktor Mükerrem Sarol'un gazeteciliği mes- leki değil tâbir caizse arızidir. Poli- tika hayatına atıldıktan ve partisi 1ktıdara geldikten sonra kendisi bir