AKİS - SAROL DAVASI e nasıl ki Maarif Vekilinin bir nüshasını takdim etmekte olduğu- muz 9 Kasım 1954 tarihli Dünya ga- zetesine verdiği beyanatta ve nihayet iddianamede bunun bir vakıa olarak , kabul edildiği meydandadır. Mecmua da işte bu vakıanın üzerinde durmak- tadır. Ve bunun tevil edilemiyeceğini söylemektedir. undan sonra yazıdaki (Asıl teh- like) başlıklı şu satırlar geliyor: "Böyle bir hâdise her yerde olabilir. Gazeteler bunu haber alınca neşreder Müdü- le— durum ne Menderes'e yapılan bütün neşriyatın kelle istemek mahiyetinde olduğunu telkine çalışıyorlar. Ve bu yold. panya açmışlardır. Ve isnadda bulu- nuyorlar. Bu telkinin en güzel nümu- nesini., Türk Sesi gazetesinde.. Bur- han Belge nin patronundan emir ala- rak yazdığı "Bizantinizmi hortlat- mayalım" adlı baş makalesinde bul- mak kabildir." Mecmua evet Bizan- tinizmi hortlatmayalım dedikten ve Bizantinizm hakkındaki kendi görü- şünü izahtan sonra da "Biz kimin kel- lesini istiyoruz? — Eğer varsa irtikâp yapanların, nüfuz ticaretine girişen- lerin, mevkilerini, makamlarını suis- timal edenlerin kellesini. Bunu o kellelerle alâkamız oldugundan de- ğil ortaya, hâdiseler koyuyoruz ve- bunlarm en tarafsız şekilde tahkıkını isteriz. Rica ederiz Türk Sesı gazete- sini kim. abone yapmıştı Kelle istemek kimin lafı? Yazı — heyeti umumıyesıyle okundu- ğu zaman görülür ki üzerinde du- rulan nokta bir vakıanın tahkikini istemektir. O da Ankara Maarif Mü- dürlüğü tarafından Türk Sesi (gaze- tesinin ilkokullara abone kaydedil- mesi hadisesidir. Bu işte bir nüfuz,, bir tesir, veyahut vazifeyi kullanma olup olmadığının meydana çıkarılması istenmektedir. (Kelle istemek) sözü mecmuanın gazetesinindir. naları küs olduğu komşuya yanlış- lıkla havale ediyorlar. ürk Sesi gazetesinin 15 Kasım. 1954 tarıhlı bu sayısından bir nüsha- yı takdim ediyoruz. Mecmua bütün bu yazılarda inandığı bir prensip dâvasının müdafaasına devam eyle- miştir. Nasıl ki iddia makamının seç- tiği bu nushanm 9 uncu sütununun başındaki "istenilen nedır"" başlığı- nı taşıyan satırlarda: "İstenilen şey bir demokraside yapılması gereken muamelenin yapılmasıdır” diyor ve "Türk Sesi gazetesi parası resmi ma- kamlar tarafından ödenerek ilk okul- lara abone yapılmıştır. Bu gazeteyi ilkokullara sokan kimdir? Kim olur- sa olsun vazifesini ve makamını su- istimal etmiştir" ,deniyor. Ve bu cüm- leyi takip eden "bu cesareti kimden almış, kime danışarak kimin emri üzerine böyle hareket etmiştir? An- kara Maarif Müdürü hangi ölçülerle Türk Sesi gibi bir gazeteyi ilkokulla- ra abone kaydetmiştir?" cümleleri de açılması istenen tahkikatın Ankara Maarif Müdürünün hareketini hedef tuttuğunu sarahatle göstermektedir. Çünkü Maarif Müdürlüğü Devlet Ba- kanlığına tabi değildir.. Mecmuanın ilkokullar için uygun görmediği de, gazetenin Aşk Sarayı, Metres ve Seks kraliçeleri gibi klişelerini der- cettiği yazılarıdır. İddia makamının son olarak al- dığı cümlede ise "hâdise sırasında Devlet Vekili Doktor Mükerrem Sa- rol'un gazetenin sahibi olduğundan tabii ve kanuni olan bir kazançtaki alâkası sebebiyle tahkikatın netice- sine kadar çekilmesi icap edeceği" söylenmektedir. Bu cümleyi takip e- den satırlar da okunduktan sonra a- raştırılmak istenen noktanın, tahsi- satsızlıktan kıvrandığı söylenen İlk- okullara Türk Sesi gazetesinin Maa- rif Müdürlüğünce abone kaydının bir suistimal olup olmadığının meydana çıkarılması olduğu apaşikâr olarak görülür. Ortada Devlet vekilinin şah- sına gazetenin sahibi sıfatiyle gayrı meşru bir menfaat sağladığı yolunda bir isnad mevcut olmadığı gibi gaze- tenin ilkokullara abone kaydedilmesi mumaileyhin sıfat ve hizmetini de ilgilendirmez. Çünkü bu Maarif Ve- killiğinin işidir. işte âmme davacısının deki ve id- diaları bunlardır. İstinadsızlığın delilleri İddia makamının 21 inci sayıdan i- tibaren mecmuadan naklettiği bu yazılarla — "Devlet Vekili Mükerrem Sarol'a makamının nüfuzunu suisti- mal ederek sahibi olduğu gazeteye fazla resmi ilân verdirdiği ve bu ga- zeteyi ilkokullara resmen abone kay- dettirdiği hususları isnad edilmiştir." demesi şu bakımlardan istinatsızdır: 1 — Nakledilen hiç bir yazıda Doktor Mükerrem Sarol'un sahip ol- duğu gazeteye hakkından fazla resmi ilân verdirdiği söylenmemiştir. Bilâ- kis yukarıda gösterildiği üzere gaze- tesine normalin altında ilân da ve- rilmiş olsa resmi vazife ile Vekilin gazetecilik — mesleğinin ilgisidir ki prensip nokta ından mahzurlu gös- terilmişti 2 — Tu k Sesi gazetesinin ilk okullara abone kaydettirdiği de ken- disine izafe edilmiş değildir ve bu e- sasen Devlet Bakanlığının işi değil- dir. Binaenaleyh Vekillik sıfat Ve hız— meti dolayısiyle açılan bu dâva vücuh ile istinadsızdır. Mecmuanın bu nüshasındaki yazı- lar üzerinde sayın müdahil vekilinin mütalâa ve iddiaları ise sübjektif fa- raziyelerdir. Masum kelimelere ha- yali bir akustik içinde istediğiniz se- si verdirebilirsiniz. Tecavüzdür dersi- niz tecavüz sesi alabilirsiniz. Bu bi- zim ne adli metodumuzdur ve ne de ' politik —metodumuzdur. Mükerr Sarol hakkında düşünülmeyen şeylerı müdafaanın icabıdır ne adaletin iste- ridir. Adalet süküneti muhakeme içinde bulunabilir. Haldi olanlar, tecavüz etmeksizin hâdiseleri konuştururlar Edib arkadaşımıza Hügo'nun bir sö- zünü hatırlatmak isterim: Bağıran haksızdır. me davacısı hadiseleri konuş- turmuştur. Ancak Gerçekte varabil- diği netice, yazılar her ne kadar ga- liz. cümle etmiyorsa da Devlet Vekıllıgı ile ilgili her hadıse ve haberin ele alınarak Devlet Veki- linin şahsını iğneleyen devamlı ve sis- temli neşriyat yapıldığıdır. Kanaat- leri odur ki bu neşriyat 6334 sayılı kanunun tecavüz ve hakaret için şimdiye kadar bilinen unsurları ara- mıyan birinci maddesinin maksudu olan suçu ihtiva etmektedir. Hakika- ten 6334 sayılı kanun o derece geniş hükümleri ihtiva eden ve objektif suç unsuru tanımayan bir kanun mu- dur? Ve yoksa bu kanunun yeni bir politik adalet kıstası getirdiği mi farzolunmaktadır ? bir defa da kanu- objektif olarak Müsaadenizle nun ne getirdiğini gözden geçirelim: 6334 sayılı kanun ne getirdi? 6334 — sayılı kanun, hangi nevi ef- ali suç saydığım 'tarafsız adaletin nüfuz edeceği bir vuzuhla tayin ve tarif eylemiştir. Bu kanunun birinci maddesiyle yeni olarak getirdiği mad- denin 2 nci ve 3 üncü bendindeki suç- lardır. Birinci maddenin birinci ben- dindeki hakaret suçu yeni bir suç değildir. Ceza kanunda esasen mevcut olan ve unsurları bilinen bir suçtur. Ve sırf ahenk temini ve mü eyyide itibariyle müessiriyetini — ar- ( 954 tarihli Büyük Millet Meclisi Za bıt Ceridesi sahife 388, sütun 2). K nunun yeni olarak getırdıgı 2 ncı benddeki suç ise İtibar kıracak veya şöhret veya servete zarar verebilecek bir hususun isnadı olup isnad unsuru mevcut olmadıkça bu suç da teşekkül etmez. Bir zabıta vak'ası farz buyu- runuz. Vakanın yazılması şöhrete ve- ya servete zarar verebilecek mahiyet- te olabilir. Kanun bu mahiyetteki va- kıaların havadislerini menetmiyor. Şeref ve haysiyet kırıcı telâkki edi- len neşriyat suç olabilmek 1çm ya maddenin birinci bendine göre mef- humları tatbikatla tâyin etmış bulu- nan namusa, haysiyete tecavüz ve- ya hakarette bulunmak şeklinde ol- malı veyahut da ikinci bende göre şe- ref ve haysiyet kırıcı bir hususun is- nadı mahiyetinde olmalıdır. Ve son- ra okunmayan gazete, islemeyen dük- kân., gibi kelimeleri de kanun lisan- dan teb'id etmiş değildir. Servete za- rarın Unsuru, taarruz ve teca- vüz misillü bazı fiil ve hareketlerle AKİS, 14 MAYIS 1955