AKİS SAROL DAVASI siyet ve şereflere tecavüzle soyadına uygun bır şekilde tok bir vaziyete gelm 6. — Sanıgın neşriyattaki maksadı: Sanık, mahkemedeki sorgusunda dâva mevzuu yazıların — havadis naklınden ibaret oldugunu ve tenkid mahiyetini arzettiğini ifade etmiştir. Halbuki bu yazıları, yukarda ayrı ayrı tahlil etmiş bulunmaktayız. Har birinin mihverini havadis ve tenkid maksadı değil, müvekkilim Müker- indirmeye çalışalım şeklinde bir dü- . şünce teşkil etmiştir. Bu bakımdan müvekkilim aleyhindeki neşriyat sis- temli ve devamlı olmuştur. İtham ve isnatların yazılardaki i- fadelerın itibar kırıcı, haysiyet ve şe- e halel getirici mahıyetlerının a- gırlıgı sanıktaki ve gayenin hakaret olduğunu sarahaten ortaya çıkarmak— tadır. Bunda müvekkilime karşı sanı- ğın beslediği kin ve gayzın başlı ba- şına bir rol ifa ettiğini kabul gerek- mektedir. Akis mecmuasının dava mevzuu olna sayılarının ilkini teşkıl eden 21 numaralısından önceki nüs- haların da hemen daima müvekkili- me tarizlerde bulunulmuş itibarını ve haysiyetini kırıcı yollara başvurul- maya çalışılmıştır.. Fakat nihayet sanık müzmarini açığa vurmuş ha- karet maksadını tezahür ettirici şe- kilde yazılar kaleme almıya başla- mıştır n 21 inci sayısında —7 nci a bir otomobil gel- sırada resmi ilanlar şirketi nün başvekilin refakatinde bulunan müvekkilim Devlet Vekilini gömüye geldiğini ve Almanya'ya yapılacak seyahate katılmak için kendisine başvekille temas imkânının hazırlan- dığı yazıldıktan sonra Naşıt Hakkı Uluğ ismindeki bu zat için "Başveki- lin refakatınde Türk Sesi adına Al- manya' ya gitmeye niyetli idi" denil- mektedir. Burada nihayet bir şahsın Türk Sesi adına seyahate iştirak niyetin- den bahsedilmektedir. Müvekkilimin ismi de araya karıştırılmakla bera- ber bundan derhal bir hakaret mâna- sı çıkarmaya imkan bulunmamakta- dır. Fakat sanık yazının müteakip kısımların o şekilde kaleme almıştır ki, bidayette bir vakıayı tesbit gibi gözüken mücerret 1fade1erı müvekki- lime yapılacak hakaretin zeminini teşkil maksadını taşıdığı —müşahede olunmaktadır. Sanık Almanya seya- hatine iştirak niyetinde olduğunu id- dia ettiği bu şahıstan bahsederken aynı yazıda "basın işlerini - tedvire memur Devlet Vekili "diye mevzuba- his ettiği müvekkilime ait gazeteyi ele alarak İthama geçiyor ve müvek- kilime hakaret Ihtıyacı ıçınde çırpı- nıyor. Bakınız nasıl: Resmi ilânla- rı tevzi ile vazifeli bir şırketın mü- dürü nasıl olur da bu ilânlardan ars- lan payı alan bir gazeteyi temsilen hem de başvekilin refakatinde Al- manya'ya gidebilirdi? Gerçi bu isti- fadeli bir seyahat olurdu. Naşit Hak- kı Almanya'da matbaa makinelerine de bakabilirdi. Hattâ siparişler ve- rebilir, gazetenin halen tevsi edilmek- te olan tesislerine karınca kararınca yardımda bulunurdu. Üstelik hemen emen masrafsız tarafından bır tet- kik seyahati aradan çıka Burada resmi ilânlar 1çın ve mü- vekkilimi hedef alarak kullanılan arslan payı tabiri sanığın sonraki neşriyatındaki itham, ve isnada mü- teallik maksadının ilk işaretini teşkil etmiştir. Sanıyen Başvekilin — Almanya'ya yapacağı seyahate diğer iştirak ede- cek gazeteler arasında Türk Sesi'nin tamamen * seyahat dışı bir maksatla ve resmi ilânlar müdürünün marife- tiyle gazetenin matbaa ve tesisleri i- le ilgili ve masrafsız şekilde iştiraki yolunda müvekkilime haksız ve ifti- ra dolu bir düşünceyi izafeye sanık tarafından çalışıldığını görmekle, sa- nığın müteakip nüshalarda müvekki- lime karşı yaptığı vazife suistimali isnadının ne derece İsrarlı ve evvelce verilmiş .bir maksada — dayandığını anlamaktayız. Sanığın müvekkilime karşı bes- lediği kin ve husumet aşikârdır. Da- va mevzuu yazılarda bunu içine alan maksat kolaylıkla müşahede edilir. Akis mecmuasının sanığın mü- vekkilime duyduğu husumetin esaslı bir sebebini geçmiş olan bir hadisede aramanın yerinde olacağı kanaatin- deyiz. Mezkür derginin dokuzuncu sayısında üçüncü sayfada "Sevgili Alda Okuyucuları" diye bir yazı var- dır. Bu yazının ikinci sütununda mü- vekkilim mevzu alınmıştır. Dergi ne mahiyette olduğunu ve maksadını şeklen ve sureta izah ederken esas maksadına geçiyor ve diyor ki: "ni- hayet bizi halkın nazarından düşür- mek gayesini güdenler şunu söyledi- ler: Mü kerrem Sarol Akis'in yazı aılesı arasındadı İfade açık, maksat aşıkar Müvek- kilim bu mecmuanın yazı ailesi için- de olursa ımış mecmua halk naza- rında düşermi: İşte sanık, aylarca evvel müvek- kilimin rica üzerine bu mecmuaya yazdığı bir makale dolayısiyle ken- disinin bu derginin sözde yazı ailesi arasında bulunduğu şeklinde bazı söylentiler ortaya atılmış ve müvek- ilim de mevki ve siyasi vaziyeti iti- bariyle böyle bir durumu bahis mev- zuu olmadığını ve sadece rica üzeri- ne bir makale yazdığını Zafer gaze- tesinde kısaca açıklamıştr. işte bu hadise üzerine sanık tara- fından dokuzuncu sayıda kaleme alı- nan hakareti amiz yazıyı yemleri ta- kip etmiş. Müvekkilim bütün bunlar karşısında sabır ve tahammül gös- termiş fakat nihayet şeref ve haysi- yetine itibar ve namusuna vicdansız- ca yapılan itham ve isnatların şid- detlenmesi Ve gittikçe artması karşı- sında bu dâvayı açmak mecburiyetin- de kalmıştır. 7) Muhterem hâkimler, huzuru- nuza namus ve haysiyetimize tevcih edilmiş bir suikastın hesabının bunu kis Mecmuasının sahibinden buat hürriyetini kötüye kullanmak suretiyle aynı zamanda o hürriyetin e manevi değerine tecavüz etmiş olmakta, iftira ve tezvir metodlarını kullanmakta gösterdiği ustalık ken- disini bu suretle basın hürriyetinin manevi suıkastçısı haline — getirmiş bulunma Sanık fıkırden nasibi olmayan ya- zıları ile ve dedikodu hudutları için- de kalan ve tamamen iftira ve isnat yollarına saparak müvekkilimin na- mus, şeref ve haysiyetine — tecavüz etmış ona hakarette bulunmuş, vazi- fesini suistimal ettiğini öne sürerek itibar kıracak şöhret ve servetine za- rar verecek hususları isnat yollarına saparak 6334 saydı kanunun birinci maddesinin şümulü içine giren ve suç vasfını haiz olan fiilleri ika eylemiş- tir. Sanığın yazıları müteaddittir. Ayni cürmi kasti taşıyan sanık 6334 saydı kanun hükmünü zikredilmiş ya- zılarla defaatle ihlâl etmiş olduğun- dan hakkında Türk Ceza Kanununun 86 inci maddesının de tatbiki gerek- mekte De gerlı hâkimler, müvekkilim bu toprağın bir evladı olarak karşınıza gelmiştir. İnsan hayatı, manevi de- ğerlere dayanır. Şeref namus ve hay- siyet fani insanın ebediyet — içinde manevi hüviyeti ile yaşamasını temin eder. Bu bakımdan kanunlar insanın fizik varlığı gibi manevi varlığım da tam bir titizlikle korumak gayesini taşır. Sanık müvekkilimin haysiyet ve şerefine hücum ve taarruza per- vasızca tevessül eylemiş olduğundan mevzu kanunların hakkında tam bir titizlikle tatbik edilmesi adalet ve hakkaniyetin tabu bir icabıdır. Siz şerefli hakimlere müvekkilimin şeref namus ve haysiyetini teslim ediyo- rum. Bunu vicdanım rahat bir şekil- de yapıyorum. Çünkü kendisine mil- let adına hakkı kaza teslim edilmiş Türk hakimlerinin vicdanı manevi hayatımızın en teminatlı mabedidir. Müdahil Vekili Avukat Burhan Apaydın Sanığın muüdafaası Müteakip celsede sanık vekili Avukat Faik Ahmet Barutça müdafaasını yaptı. Bu müdafaanın tam metni şuydu: Muhterem Hâkimler. S avc makamının iddialarını ve mudahıl vekilinin de tefsirlerini geçen celsede dmledmız Dâvayı ve ithamı biliyorsun Cumhuriyet Savcısı 25/11/954 ta- AKİS, 14 MAYIS 1955