yüzdendir ki demokratik bir idarede tacirin ticaret vekaletine, fabrıkato— rün işletmeler vekâletine, banker de maliye vekâletine getırılıp aynı zamanda kendi işine de devam ettiril- diği işitilmiş şey degıldır AKİS ge- celi sayısında Amerikada Charles Wilson'un Mili' Mudafaa Vekilliğine getırıldıgınde General Motors Şirke- indeki hisse senetlerini nasıl devre mecbur bırakıldığını hatırlatmıştı Sebep Wilson'un şahsına itimad e lip edilmemesi degıldır Sebep bu gı— bi hallerde umumi efkârın derin bir surette rencide olması ve rejime gü- veninin sarsılmasıdır. Siz, sokaktaki adama ticaret yapan ticaret vekilinin bir mahzur olmadığını anlatamazsı- nız. Zaten aslına bakarsamz büyük bir mahzurdur y: , bu d urumu, görülüyor ki bir Vekılın şahsına itimad edip et- memek meselesi olmadığım sureti mahsusada tasrihle sırf bir fikir ve e- sas olarak demokratik anlayışa uy- gun bulmamaktadır. Ve hakikaten de uygun değildir ve mahzurludur de - mektedir. a makamı, bu yazının "Bizde e layıp "hiç kimseye hesap Mevkiinde değildir" sâriyle biten iki cümlesini ve yazının tamamını Veki- le gazetesine fazla menfaat sağlama- ğı hedef tutan bir suistimal isnadı şeklinde almaktadır. Halbuki o cüm- lelerde de ve yazının bütününde de bu mahiyette bir iddia ve mâna mevcut olmadığı gibi herhangi bir şekilde şeref ve haysiyet kırıcı mahiyette bir isnadda bulunmadığını yazının toplu bir halde okunması derhal g termeğe kâfi -gelir. Vekilin resmı i- lânları şahsi takdiriyle tevzi ettiği- nin söylenmesi kararnamenin tanıdığı bir selâhiyeti ifade etmektedir. Bu babdaki 12A1/1953 tarih ve 6-1696 sayılı "kararnamenin 2 ve 3 üncü maddeleri vazifeli Bakanlığa mutlak bir takdir hakkı tanıyor. Selâhiyetli Bakan şahsi takdirile herhangi bir gazeteye ilân vermiyebilir. bu nizami ve kanuni selahıyetını kullan- mak olur. Bundan dolayı hesap ver- mek diye bir mükellefiyet konusu yoktur Yalnız umumiyetle iyi vazi- fe görüp görmemek noktasından ic- rayı temsil edenlerin ayrı V toplu olarak Büyük Millet Meclisine karşı siyasi mesuliyet taşımaları ta- biidir ve bu ayrı bir konudur. Yazı- daki maksat, sadece, maddi realiteyi belirtmek olduğu aşikârdır. Umumi- yetle satılmayan gazeteler arasında gösterilen ,bu gazetenın de ilân aldığı ifade edilmektedir. "Ayrıca tuhaflıgı hususi ilanların bolluğudur" demek İse Vekile bir nüfuz suistimali atfet- mek değildir. Bazı hususi firmaların mânavi istifade düşünceleri olabilir veya o gazetenin de ndine göre mevcut olalı bir kari muhitinden is- tifadeyi düşünenler de olabilir ve i- lân toplayanların gayretleri neticesi de olabilir. Tuhaflık yukarıda söyle- diğimiz gibi sütunların vakıasına ait- AKİS, 14 MAYIS 1955 tir. Bunlar kimseye bir kusuru veya gayrimeşru — bir menfaat saglamak diye bir isnadı tazammun edem Kezalik mecmuanın ılkokullara abone kaydettirilmesi de Devlet Ve- kilinin emriyle veya nüfuzunu suis- timal ile olduğu söylenmiyor. Böyle bir iddia yoktur böyle bir kasıt yok- tur ve yazıdan da böyle bir mânanın istihracı mümkün değildir. Nitekim 8. 12. 1954 tarihli nüshasında Türk Sesi gazetesi dahi bu yazıdan Anka- ra Maarif Müdüriyle Ankara Valisi- nin tenkidinden başka mâna çıkara- bilmiş değildir. idarede — tenkid mahzurlar — Demokratik di konusudur Tenkidlerin aşıkar olan mihveri, i- ilen bir âmme hizmeti ile il- gili bir hususi mesleği bir arada de- vam ettirmenin mahzurlu görülmesi- dir. Bu mahzurlara sayın müdahil Cevad Fehmi Başkut Bilir kişi No. I vekili müstebat istidlallerle kendile- ri misaller yaratmaktadır. Bu mah- zurlar demokratik 1darelerde tenkid nusu olmaktan kurtulamazlar. Mudahıl vekilinin dediği gibi Ticaret Vekâletine ihtisasından istifade edi- lecek bir tüccar getirilebilir. Fakat ticaretini de aynı zamanda devam ettirmek isterse bu hiç bir yerde tec- viz edilmez. Bizde de misali geçmiş- tir. Çünkü bunun dedikodusu tahrip- âr ve demokratik memleketlerde ise tenkidleri haşin olur. AKİS bunu so- kaktaki adama anlatamazsınız deyip aslında da büyük bir mahzur olduğu- nu ifade ederken bir realiteyi ifade etmiş bulunmaktadır. Bunda mecazi bir mâna aramak tamamiyle vecih- sizdir. Ve nihayet Vekilin gazetecilik- ten ayrılması efkârı rencide eden bir mahzurdan yerinde olarak kaçınmak değil midir? AKİS - SAROL DAVASI Sayın müdahil vekili "umumi ef- kârı rencide eder" sözünde de haka- ret buluyorlar. Çünkü bir Vekilin du- rumu efkârı umumıyeyı rencide edi- yor demek o Vekili âmme efkârını rencide eden bir siyaset adamı ola- rak tavsıf etmek olurmuş. Sayın a- vukat, "bu Vekil istifa etmelidir" başlıgını da hakareti ağırlaştıran bir unsur olarak görüyorlar. Vekil mi- dir? Şahsen devlet işleri için luzumlu demektir. Aksini söylemek kifayet- sizliğini iddia etmektir. Bu da haka- ret olur demek istiyorlar. "Devlet Bakanlığına sıkı sıkıya baglı bir kü- sün gazete ve ajansların" vekiller a- rasmda fark gozeten havadis verme tarzlarının umumi efkârı rencide et- tiğinden bahsedilmesi de kezalik hem Vekile hem de matbuata hakaret o- luyor. Bütün bunlar bir cürmün mü yoksa vesvesenin mi — delilidirler? Bunların mânası Vekiller tenkid edi- lemezler demeğe varmaz mı? Ve bun- ların mânası fikirlerin — suçlandırü- ması neticesine varmaz mı? Vekiller tenkid edilirler. Hattâ tenkid edil- mekle de kalmazlar. Hicivlere ve ka- rikatürlere mevzu olabilirler ve hü- cumlara da uğrıyabilirler. Bunlar de- mokratik idarelerin başlıca vasfıdır. Efkârı umumiyeyi rencide eder sözü tenkidin en masumudur. Churchill'e sık sık demode olmuş adamdır di- yorlar ve başvekillikten çekilmesini istiyorlar. Churchill'i sesi işitilmeden sabah olmıyacağını zanneden horoza benzetiyorlar. Kimse bu sözlerden i- tibarsızlık ve bir horoz kadar akıl- sızlık mânasını istidlal etmeği aklın- dan geçirmiyor. Devlet adamlarına musallat olmak diye bir suç yoktur. Vekillerin istifası her zaman istene- bilir. Hamdolsun memleketimiz bunu suç sayan memleketler arasında değildir. terem dâvacılar, mecmuanın tenkid tarzından şikâyetçidirler. Bu tarzdaki tenkidlerle tecavüze uğra- mış olmak vesvesesinin tesiri altında görünmektedirler. Ve onun içindir ki delilleri faraziyelerden ve cesaretli is- tidlallerden ileri gidememektedir. Bu endişelerin yersizliğini ise biz üzüntü içinde söylemekle kalmıyarak müda- faa bakımından isbata da çalışıyo- TUZ. Nihayet ilkokullar meselesi M uhterem Hâkim AKİS'in bundan sonrak nüsha- sında davacıyı ilgilendiren bir yazı yoktur. - Hâdiselerin arkasına muay- yen maksatla düşülmediğini gösteren bu nokta işarete değerdir. - Mecmua- nın daha sonraki 13 Kasım tarihli nüshasında, haftanın aktualitesi a- rasında, Çankaya ilkokulunda band- lan açılmıyarak rafların üstüne a- tılmış okunmayan Türk Sesi gazete- lerinin resimleri mevcuttur. Ve İs- tanbul gazetelerinde çıkan bu resimle ilgili günlük gazete haber ve tefsir- ri ve bu arada Türk Sesi gazetesi- nin devredildiğine dair Devlet Vekili oktor Mükerrem Sarol'un ve abone