zarar basıdır (7/3/054 tarihli Zabıt Cerıdesı sahife 387, sütun: 2, satır: on) Hangi delil hangi ispat? Muhterem Hâkimler! am bir objektivite içinde bu dâvanın bütün unsurlarını bu kubbe- nin güneşinin altına getırdıkten son- ra şimdi ben soruyo Hangi suçu hangı delıl ile ispat etmek istiyorlar? Ve edebilmişlerdir? Müekkilim aleyhine açılan dâva, 25/ 11/1954 tarihli iddianameye göre Türk Sesi gazetesinin ilkokullara a- bone kaydını vesile ederek sıfat ve hizmeti dolayısiyle Devlet Vekilinin itibarını kıracak ve şöhretine zarar verebilecek şekilde neşriyatta bulun- maktan ibarettir. 6334 sayılı kanun muvacehesinde bu neşriyata suçtur diyebilmek için ya o kanunun (birin- ci maddesinin birinci bendine göre, Adalet Komısyonunun gerekçesinde belirtildiği üzere, "namus, şeref ve haysiyete ulu orta" yani bılınen şe- kilde tecavüz veya hakareti veyahut da ikinci bende göre şeref ve haysi- yeti kırıcı mahiyette bir hususun is- nadını muhtevi olmalıdır. İddia ma- kamı, bidayette birinci bende — göre davasını açtığı halde, yazılarda o benddeki suçun unsurları bulunmadı- ğım görerek sonunda talebini değiş- tirmiştir. Bu sefer, dâva konusu neş- riyatın, Devlet Vekilinin makamının nüfuzunu suistimal edip gazetesine fazla ilân verdirdiği ve gazeteyi ilk- okullara resmen abone kaydettirdiği isnadiyle mumaileyhin afaki şekilde şöhretine ve servetine Zzarar verdi- ğini iddia ederek adı edilen madde- nin 2 nci bendine göre ceza tayinini istemiştir. Yukarıda, bir demet delil ile isbat ettik ki dâva konusu yazılarda her iki şekil ve mahiyette bir isnad, ne ke- lime ne ibare ve ne de mana olarak mevcuttur ve ne de ortada Vekilin servetine zarar vermek suçunun ha- yal edilen unsuru vardır. Bir yazıdaki sözlerin suç olup olmadığını tayin 1- çin nasıl o yazının bütünü lobideki mânalarına bakılmak lüzumlu ise bir yazının bütününden, içinde bir mes- ned bulunmaksızın afaki mânada suç çıkarmak adaletten sübjektif kanaat- larla hüküm istemek olur. İstişmam ithamın silâhı olursa bu, kanunun bünyesinde olmayan fuzuli bir ifratı tatbikata intikal ettirmek olmaz mı? Ve o takdirde bu tenkid hakkının mahkümiyetine müncer olmaz mı? Elde hakikatin kriteri olmak lâzım- dır. Hakikatin kriteri aşikarlıktır ve objektivitedir. Hâdise — nedir? Hâdise — aslında nedir? Hâdise as- lında demokrasimizin mevcut ol- duğu memleketlerde demokratik an- layışı içindeki tenkidlerden doğmak- tadır. Münakaşa ve tenkid edilen bir vekilin gazetesinin neşrıyatıdır Ten- kid ve münakaşa edilen umumi men- faat mevzuundaki aksiyonlardır. U- mumi hizmet ve menfaat mevzuunda- AKİS, 14 MAYIS 1955 ki bütün aksıyonların matbuatta re- aksiyon göstermesi ise demokratik i- darelerin başlıca vasfıdır. Bu reak- siyon bazan sert olabilir. Devamlı olabilir, iğneli ve nükteli olabilir. Hattâ tarizlerle de dolu olabilir. Te- cavüz kasdını taşıyan isnadları ve hakaretin unsurlarını ihtiva etmedik- çe rahatsızlık veren neşriyatı yüksek vazife şuuru içinde umumi hizmet mevkilerinin iğneleri olarak kabul et- mekten başka çare yoktur. Çünkü fi- kir suçu diye bir suç yoktur. Ve çün- kü fikir suçu yalnız demokratik ol- mayan idarelerin bir gadridir ve yal- nız rahatsızlık veren fikir ve haber- lerin yayılmasını istemiyen idarele- rin gadridir. Bu bizim mevzuatımızm muktezası değildir. Demokratik mem- leketlerde matbuat, bakanları tabun- dan da'indirebilir. Bunu yadırgama- mak. Demokratik memleketlerde na- zır olmağa tahammül etmek için kuvvetli surette inşa edilmiş olmak lâzımdır ve sabırlı olmak lâzımdır. Muhterem Hâkimler! 6334 sayılı kanun, şerefleri haysiyetleri basın yoliyle tecavüzlere ve hakaretlere karşı ağır müeyyide- lerin çatısı altına almıştır. Bu fevka- lâde ehemmiyetli bir esastır. Ancak bunun karşılığı olan diğer bir esas daha vardır. O da vesvesenin delille- riyle tenkid hakkını, haber verme hürriyetini ve umumi efkârın mura- kabesini zedelenmekten korumaktır. 6334 sayılı kanunun mucip sebepleri- ne ve parlâmentodaki müzakeresinde her iki esas da aynı ehemmiyet dere- cesiyle belirtilmiştir. Adı geçen ka- nun ne yeni bir politik adalet, ne de yeni bir adalet kıstası getirmiştir. Ne hürriyetleri küfür ve tecavüz ve- ya haysiyet kırıcı isnad vadilerine ka- dar götürüp başkalarının haklarına ve hürriyetlerine tasallut ve ne de kanunun maksadını hürriyetler aley- hine bir tatbik anlayışına zorlamak.. Tarafsız adaletin mümessili olan Yüksek Heyetinizin nüfuz eden tet- kikleridir ki bir tarafın veya taraf- ların değil bütün adalet ihtiyacında olanların teminatıdır. Bir Fransız mütefekkirinin bir sö- zünü bu vesile ile söylemek isterim. Anglo-Sakson hâkimleri diğer mem- leketlerin hâkimlerine mânevi kıy- met bakımından asla üstün değiller- dir. Onların an'aneleridir ki müttehe- mi masum tutar. Suçluluğu isbat it- hama düşer. Ve o zaman ancak bir demet delil toplamak lâzımdır. Bunu okuduğum zaman düşündüm. Hük- metmek hakkının mümtaz vasıflarını taşıyan Türk hakiminin de ananeleri vardır. O da delil İster. Biz bir demet delil istemiyoruz. Bir tek delil istiyo- ruz. Bize bir demet faraziye getiri- yorlar. Ve biz bir demet delil ile ma- sumiyeti isbata çalışıyoruz! Neden iki ay beklendi? Muhterem — Hâkimler! phe yoktur ki âmme davacı- sını esasında bu dâvayı açmağa sev- keden kendi kanaati dairesinde hay- siyetlerin korunması — düşüncesidir. AKİS - SAROL DAVASI Fakat acaba bu dâvayı açmak için neden dolayı iki ay beklemişlerdir? Varsın bir taraftan haysiyetler kırıl- makta devam ederek sonunda mesul- lerin cezaları ağırlaşsın diye beklen- miş olmıyacağı şüphesizdir. Haysi- yetleri korumak endışesı böyle bir mülâhazaya yer vermeğe elbette ki mânadir. O halde bunun mantiki bir görünürlük içinde sebebi, dâva ko- nusu neşriyatın ancak teselsül halin- deki iğneleyici mahiyetinin suç teş- kil edeceği yolundaki telâkki ve id- diadan ileri gelmiş olacağı söylene- bilir. Halbuki bir taraftan da, her bi- ti ayrı bir vakıanın havadisi üzerin- de bir fikrin müdafaasından ibaret olan tenkid yazılarını esasen kanuni unsurları olmadığı halde birer suç ad- dederek, neticede bir suçun teselsülü gibi gostermek iddiasındadırlar. Bu yazıların ne 6334 sayılı kanunda iş- lenmesi memnu olan efal ile ne de eza Kanununun 80 inci maddesi ile ilgisi vardır. Bu tezatlı takdirler bu dâvanın, haddizatında, psikolojik bir şiddetin tesiri altında olduğunu gös- terir. Vesvese delıhne dayanan üzün- tüleri dağıtmak bu dâvada biriken bir çok endişelerin dağılmasını sağlı- yacak bir adalet hizmetidir. Tarafsız adaletin aydınlığına bu semanın ih- tiyacı vardır. Ona evvelâ taraflar muhtaçtır. AKİS muhtaçtır çünkü ona tenkid hakkı muhtaçtır. Davacı taraf da ona muhtaçtır. Çünkü umu- mi hizmet mevkiinde sıhhatli zihni- yetler ve sıhhatli prensipler için da- ima hoşlanılacak vehimlere ve her gün kullanılacak endişelere ihtiyaç ol- mamalıdır. Ve nihayet adaletin aydın- lığına bütün adalet ihtiyacında 0- lanlar muhtaçtır. Çünkü bu memle- kette haysiyetler gibi hürriyetler de tarafsız adaletinizin himayesine muh- taçtır. . ve beraat talebi Muhterem Hâkimler!, metmek hakkının yüksek vasıflarını taşıyan bir heyet uUzu- runda konuştum. Ve bir demet delil ile ton- hakikati göstermeğe ve bir masumiyeti isbata çalıştım. Göstermeğe çalıştığım hakikat şudur: ittham, haksızdır; dava, delil- sizdir; umumi hizmet mevzularını il- gılendıren olaylar üzerinde davacının haysiyetine leke düşürmek kasdı mevcut değildir. isbata çalıştığım masumiyet ise fikir hürriyetini- masumiyetidir. Ben şahısların da toplu]ugun da itibarını koruyan manevi varlıkların ve karşı- lıklı hakların müdafaasını yaptım. Müdafaada kimseyi itham niyeti yok- tur. Muhterem Hâkimler! Haysiyetlerimiz gibi haklarımızın da melcei tarafsız adaletinizdir ve tarafsız vicdanlarınızdır. Baştan be- ri arz ettiğim sebeplerle açılan bu dâvada herhangi bir suçun maddi, kanuni ve manevi unsuru mevcut ol madığından müekkilimin beraatine karar itabuyurulmasınısamimi bir itminan içinde niyaz eylerim.