TİYATRO Altın'dan bir parça Kalp Oda Tiyatrosu Mükemmel temsil gardrobun bulundu - "tiyatro seven" İki perde arası, ğu antreye çıkan ateş püskürüyordu: nım nasıl o]ur da savcılık bu de Adam k bası da ahlâksızın daniskası Muhatabı daha anlayışlı idi: "— Amma da yaptın ha, dedi. Evvelâ eserin tamamım seyretmeden, varacağım — bilmeden sonra dediğin gibi de olsa ne çıkar? Tiyatro mahalle mek- tebi değil ki.. Orada hayatın her ha- disesi açıkça gözönüne serilebilir. Ma- rifet kıssadan hisse çıkarmaktır..." Bu konuşma, Sanatsevenler kulü- bünde cereyan ediyordu. Bahis mev- zuu, Oda tıyatrosunun temsıl ettıgı Jezabel dramı idi. raf da ken- disine göre misaller Verdi Birisi bu gıbı sahnelerın ço]uk çocugun yuzu— dan, Tıbbiyede, Hukukta kadın-erkek münasebetlerinin en mahrem teferru- atının okunduğundan, bunun çak ta- bii bir şey olduğundan' bahsettiler; şayet zil çalmamış olsaydı, iki tezin günlerce anlaşamadan münakaşa e- dilmesi mumkundu âdise şu idi: "Jezabel" de cinsi arzularına fazlaca mağlüp bir dişi vardı. Kocası, kendi ahlâk anlayışı i- çinde, kadın erkek münasebetlerini ücreti mukabilinde tanzim edilen lü- çıktı zumlu bir alış veriş olarak kabul e- diyordu. Durumu dolayısiyle, kadı- nın oğlu da benimi duyguların peşi- sıra sürüklenen, alelade bir erkekti ama onun kalbine giren aşk, delikan- liyı tuttuğu gibi, makbul insanlık se- viyesine yükseltmişti. Genç, annesi- nin fahişeliğine, babasının âdi zam- paralığına, hizmetçi kızın fettanca kışkırtmalarına — sinirleniyordu. Bu sebeple hepsini terkedip — uzaklara kaçmak babasının parasını alıp aşı- ğına verebilmek için onu zehirliyen annesinden kurtulmak istiyordu. A- ma istemekle yapmak ayrı Delıkanlının 1radesı bir kaynağı olan zengin kızı muhitin- den uzaklaştırabilmiş, fakat — bütün gücü ile kurtulmak ıstediği o bed- baht ve sefil yuvadan ayrılm mu- vaffak olamamıştı. De lkanlıyı oraya bağlıyan hizmetçi kadının mestedici gecelerinin —lezzeti değildi, bilâkis ahlâk hocalarının tüylerini diken di- ken yapacak olan bir sebep vardı: a- na-oğul arasındaki —cinsi yakınlaş- ma... Oedipus kompleksi denilen bu gayri tabii ve gayrıahlâki hadiseyi bir zamanlar iddia ve ispata kalkışan Doktor Freud'un başına az lanet yağdırılmamıştır. Ama insanlar ara- sında bu çeşit duygulananlar yok de- ğildi Dram, Sanatsevenler. lokalinin hususi surette hazırlanan Oda Ti- yatrosunda çok iyi tertıplenmışlı E- seri sahneye koyan Cüneyt Gökçer i- le hepsi ayrı ayrı ve topyekun ifade ile büyük bir başarı kazanan: Madde Tanır, Gürbüz Bora, Mediha Gök- çer, Asuman Korad, Serap Sezer ve Asuman Çağlayansu Devlet Tiyat- rosunun mensupları idi. Kendi tiyat- r zaman erişemedik- bu muvaffakiyetin sırrı belki de bır kaprisin sinesinde gizli İdi. Bu- nunla beraber, mademki mükemmel bir tiyatro için kapris lâzımdı, o hal- de lâzım olan yaratılmalı idi. rolarında hiç maaşlı memur ol- maktan ziyade, sanatkârca duygula- rının tatminine müsait bir zeminde aradıkları bulabıleceklerını anlatmış Oda Sanatkârlar le bır hizmete vasıta olmak da fena Bundan böyle, Oda Tiyatro- bir Oda Tiyatrosu kadrosu beklıyoruz ki, Sanatsevenler kulübü- nün amatör azalarından teşekkül et- sin Ve aynı muvaffakiyeti sağlasın. Üniversite Tiyatrosu Tiyatroculuk oyunu Pazartesi ve Perşembe akşamları, Cebecideki Devlet Konservatuva- rının tatbikat sahnesinde, yeni bir ti- yatronun temsillerini seyretmek Üü- civardaki talebe — yurtlarından bir çok genç konservatuvara geliyor Bu, AKİS'in geçen sayısında, Anka- ra da faalıyete geçtikleri bildirilen l— ki yeni tiyatrodan birisidir: Üniver- siteliler Tiyatrosu! Neşrettikleri Bankasının ve evlet broşurd Vakıflar Tiyatrosu ile olduklarına göre, gençlerin maddi ve manevi mu- zaherete mazhar oldukları anlaşılı- yor. Ancak Üniversitelilerin temsille- rinde, Devlet Konservatuvan sahne- sinde temsil verebilmek imkânına sa- hip olmaktan başka, ne maddi ve ne de manevi (manevi yardımı, tiyatro vermek mânasında kullanıyo- ruz) bir yardım gördüklerini anla- tan herhangi bir işaret yoktu. İş afişlerden başlıyor Her hangi bir banka yardım yapmayı kabul eder ve bunu ilân ettirmekte de bir mahzur görmezse, her halde bu reklâmın aleyhte olmasn u eimezdi. albuki, Unıversıtelıler Ti- yatrosunun duvarlara astırdıgı afiş özentilerinin zavallı görünüşü 1nsana ıstıraptan başka ne verir? helvacı kâğıtlarına, minicik le, selisi güzel kelimeler maksada yetiyorsa bu mevzud Ğ başka söz düşmez. Bize öyle geliyor- ki, Üniversiteliler tıyatrosu her şeyden evvel, perdelerini açm önce, tiyatronun bir bilgi müessesesi olduğunu kabul etmiş ve kültürle ke- malini bulmuş olan zevkin yolunun tiyatrodan geçtiğine inanmış olma- Gerçek çn de İnanarak i an beden değerdedir. ilk temsil olarak takdim edilen eser, eser ol- maktan ziyade bir özentiden ibaret. Bu mevzuda ne yazılabilir? AKİS, 14 MAYIS 1955