AKİS - SAROL DAVASI ile bir tuttuğundan onu hedef aldı- ğında şüphe yoktu Manevradaki bomba hadısesı dolayısıyle intişar e- den mahiyetinin hu oldugunu açıkça ikrar etmek su- retiyle sa vvelki sahifede yaptığı hakaret ıle orada kimi hedef aldığını açıklamıştır. Ayni samanda, müvekkilimi "siyasetteki" — atlatma hareketiyle itham edince, bir evvelki sahifede izah ve tasvir ettiği atlat- maya müteallik iğrenç iddiaları ve tavsıileı'ı muvekkılıme tevcih etmiş olmakta "Bir kıskanç cariyeye has isteri" gibi bayağı tavsifler yap- mak yoluna gidilmiş olması hakare- tin başlı başına mevcudiyeti husu- sunda daha fazla izaha lüzum bırak- mamaktadır. Vekilin gazetesi Vekilin gazetesi başlıklı yazıda sa- aleme almıştır: Turk Sesi gazetesi, okuyucularımı- zın artık öğrendikleri i hüküme- tin Basın ve Yayın ışlerını tedvire memur Devlet Vekili Dr. Mükerrem Sarol'un gazetesidir. Dr. Mükerrem Sarol'un gazeteciliği mesleki değil- . Tabir caizse arızidir. Politika ha- yatına atıldıktan ve partısı iktidara geldikten sonra ken ir de gaze- teye sahip olmuştu! Bu satırlarda hakaret, müvekki- Himin gazeteciliğinin "arızi" olduğu- sun ifade edilmesi ve politika haya- tına atıldıktan ve partisince iktidara geldikten sonra - bir de gazeteye sa- hip olmuştur - denilmesi suretiyle yapılmaktadır. "Arızi" ne demektir? Bir gazete sahibine arızi surette mesleğe girmiştir, sözü, okuyucu na- zarında itibara ve haysiyet sarsıcı, şöhrete ve servete zarar verici bir mahiyet taşır. Bir hakim, bir avu- kat, bir tekime karsı, onun avukat- lığı v.8. mesleki değil arızidir demek, 'bir titr taşıyan şahsın ıtıbar ve şoh— retine taarruz m tabi- atiyle bir gazete “sahibi için de mev- zuubahistir. Sani yen, .. Bir de gazeteye sahip olmuştur." sözü, müvekkilimi parti- si iktidara geldıkten sonra ve sırf o yüzden bir çok söylere (servete) sa- hıp bir insan gibi göstermek hedefi - 'ni taşıyor. Hele, "bir de" denilmesi, gazleteden gayri sahip olduğu her şeyi iktidara geldikten sonra elde e- dildiği şeklinde açık ithamdan başka ne manaya delâlet eder. Yani, şahsi say'ın ve çalışmanın dışında ve fa- kat iktidara gelinme gıbı siyasi nü- fuz sayesinde "bir de" gazeteye sa- hip olunmuş..." Sanığın bu sinsi vs kurnaz haka- ret maksadı, sonraki satırlarda daha haris bir şekil alıyor: "Üstelik Türk Sesi'nin satışının pek alçak olduğu bilinmekte, aldığı resmi ilânın vs devlet abonesi miktarının pek yük- sek olduğu görülmektedir. O r ki. ilkokullara bile Türk Sesi gönde- rilmektedir. Bütün bunlar olmasa da- hi, bir gazete sahibinin resmi İlan çeşmesinin musluğu başına oturtul- ması demokı'atık idarelerde asla tec- VİZ € l kkı]ım, gazeteye Ve her şeye ıktıdar sayesınde yani emeksiz, say'- siz sahip olmuş, gibi takdim edildik- ten sonra, simdi bahis mevzuu ettiği- miz satırların mânasiyle beraber ön- ceki itham daha da kuvvetlendiriliyor. Türk Sesi'nin satışı alçak, resmi İlân ve devlet abonesi çok yüksekmiş. ir defa, satış ıçın kullanılan tâ- bire bakınız: Alçak! Bu sanık Türk- çe bilmiyor mu? yoksa gazeteci mi değildir? Zira, gazetelerin satışları hususunda kullanılan ve kullanılması icab eden tabir alçak duşuk veya "as" seklindedir. Fak o, bil- iltizam vs maksadı mahsusla 'alçak" tabirini istimal ediyor. Şöhretle be- raber servete verilecek sarar husu- sunda, kanunun şümulüne giren böy- bir tabir kullanılması tipik bir suç fiilini teşkil ediy Saniyen, gazetenm satışı alçak - ılan ve devlet abo- nesi iş... Neden? Çünkü Devlet Vekılı Mükerrem Sa- rol "... resmi ilân çeşmesinin musluğu başına oturtulmuş..." Bir vekile sa- hibi için sebil dağıtır gibi, vazifesine giren bir mevzuda kendi gazetesinin haznesine musluğu açtı demek, başka nasıl söylenebilir. Bu isnad ve iftira, hakaretin ta kendisidir. Esasen sanık, bunu söylemeden evvel "Ancak Dr. Mükerrem Sarol, basın işlerini tedvire memur Devlet Vekâletine getirilmiştir ve bu sıfat- la Devletin resmi ilânlarımın tevzıın- de en selâhiyetli söz sahibidir. Deni- lebilir ki, Resmi ilânları o tanzim e- der. Yalnız resmi İlânları değil, Dev- let dairelerinin gazete ve mecmuala- ra abone olmaları hususunda da ka- rar vermek hakkı çok zaman ona a- ittir." Ve sanık devam ediyor: "Böy- le bir makama gazete sahibi bir za- tın getirilmesi ne dereceye kadar oğrudur Devlet Vekılım âdeta kimseye he- sap vermeden vazife — görüyor dıye tavsif edip en sonunda, Ses gazetesinin "pek yüks ek" miktarda resmi ilân ve aboneden faydalandığı- nı ifade, Devlet Bakanı şahsi men- faati olan bir mevzuda —gazetesini himaye ederek vazifesini suistimal e- diyor demektir. anık bu hareketleri yaparken, mesulıyetten sözde kurtulmayı da düşünmemiş değil. Fakat, mana iti- bariyle hakaret ile kelime yolu ile ha- karetin aynı kapıya çıkacağını dü- şünememiş. İşte karşınızdaki sanık, kanuna lüle yolu ile suçtan kaçma- yı tasarlamış bir şahıstır. Tevekkeli değil, ilk celsede, hukukçu değilim ama, hukuk kitabı okudum demişti. Demek ki, bir maksadı mahsusla 0- kumuş. Fakat, hukukun şekil değil, mâna olduğunu farkedemediği için, sekil hakaretten aynın) mâna yolu ile hakaret yoluna sapmakla çıkma za gireceğini hesaplıyamamış. c) Ayni yazının bir başka yerinde müvekkilimin şahsı üzerinde, itibar ve haysiyetini kırıcı mahiyetteki ha- karetlere devam olunmuştur: "Dr. Mükerrem Sarol'un, şahsı itibariyle vekil olmasına bizim hiçbir surette Davamızın tarihçesi 24 Kasım 1954 Metın Toker telefonla Ankara Savcılığına davet olu- nuyor ve kendisine AKİS Mecmuasındaki bazı yazı- ların Dr. Sarolun şerefine halel getirir mahiyette gö- rüldüğü bildirilerek ifadesi a 9 Aralık 1954 Dâvanın ilk celsesi. Hakımler heyeti Necati Erdo- ğanın başkanlığında Fethi Ünver ve Necm 3 Şubat 1955 17 Mart 1955 7 Nisan 1955 26 Nisan 1955 3 Mayıs 1955 eddin vastan teşekkül etmektedir. Savcılık makamında Nuri Siler vardır. Mahkeme suç unsuru ihtiva ettiği ileri sürülen ya- zıları İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden bir, Edebiyat Fakültesinden bir, Gazetecilik Ensti- tüsünden bir hocadan teşekkül edecek bilirkişi he- yetine havaleye karar veriyor. Savcı buna karşı İti- raz serdetmiyor. Hâkimler heyeti tamamen değişmiştir. Başkan- lıkta Emin Gebizlioğlu vardır. Analar Kemal Aktüre ve Ahmet Apaydındır. Savcılık makamına da Firuz Çılıngıroglu gelmiştir. Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. S önmezer, Edebiyat Fakültesinden Prof. Sabri Esat Siyavuşgil ve Gazetecilik Enstıtusu Ho- calarından İstanbul Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Cevat Fehmi Başkuttan müteşekkil bılırkışı heyeti- nin raporu okunuyor. Heyet yazılarda suç unsuru görmemiştir. Hâkimler heyeti başkam tekrar değişmiştir. Bu sefer o makamı Kemal Aktüre ışgal etmektedir. Te- ni heyet Metin Tok eri mahküm ediyor. Esbabı Mucibeli karar sanık vekılı Avukat Faik Ah- met Barutçuya tebliğ olun! Faik Ahmet Barutçu esbabı mucıbelı Temyiz lâyi- hasını Toplu Basın Mahkemesine veriyor. AKİS, 14 MAYIS 1955