Okullara tamim Demokrasi, başlığı altında ayrıca küçük başlıkla verilen mektepteki hazine" (sayfa 7, 8) yazıyı ele aldı- ğımız vakit hunun da diğerleri gi- bi, heyeti umumiyesi itibariyle ve bilhassa münderecatında yer alan ba- sı kısımlar bakımından suç olduğunu görmekteyiz. 'Bunu izah edelim: a) Sanık diyor ki: "İlkokul, dev- let vekilinin satılmayan gazetesıne abone idi" kanunun sarıh metnine gö- re bu bir suçtur. San aynı suçu daha önceki yazılarıyle de işlemişti. Devlet vekılınden bahsederek ve ga- zetesini "satılmayan" diye tavsif e- derek hakaret ile, şahsın itibarım kı- rıcı ve aynı zamanda servetine zarar verici bir isnatta bulunuyor demek- tir. Sanık, bu isnadı müvekkilime de- ğil de, başkalarına yapsa idi ve de- se ydı ki: falan doktorun hasta gel- mıyen rağbet görmiyen muayeneha- nesi veya hastahanesi, yahut filan avukatın müşteri gelmez, kimsenin işim getirmediği yazıhanesi... bu bir suçtur. Ve 6334 sayılı kanunda mu- sarrahtır. Sanığın aynı suretle mü- vekkilime ve gazetesine karsı kullan- mış olduğu lisan, yaptığı "satılma- yan" isnadı cezayı müstelzim bir ha- rekettir. b) Ayni yazıda sanık, hılafı ha- kikat neşriyatının tezah nü mü- vekkilimin sahibi olduğu gazetenın maarif vekâletinin tamimi ile bütün Türkiye'deki — ilkokullara, adedi 36 bin olan ilkokullara abone yaptırıl- dığı ve bundan da 1 milyon 470 bin lira alındığı şekiinde yenı bır isnat ortaya koymuştur. Hakikatte, ne böyle bir tamim mevcuttu ve ne de 35 bin ilkokul a- bone yaptırılmış ve 1 milyon 470 bin Tlira alınmıştır. Bunların hepsi uy- durma idi. Nitekim, bir sonraki sayı- sında "işte vesika" diyerek Ankara Maarif Müdürlüğünün kendi muha- sebesinde Ankara'daki 35 adet civa- rındaki ilkokullara aboneye karar verdıgını sözde bu vesika ile kendile- ri itiraf zorunda kalmışlar, maarif vekaletinin tamiminin ve 1 milyon 470 bin lira alındıgı iddiasının mücerret ithamdan öteye gidemediği anla- şılmıştır. kara — maarif — müdürlüğünün müvekkilim ile resmi veya hususi bir teması yoktur ve abone yapmak hu- susundaki — fiif ma:; müdürünün şahsını alâkadar eder. Bir mesele ol- madığı anlaşılmış iken, müvekkilimin abone kaydettirmesi gibi bir hareke- tinin asla vuku bulmamış olması se- bebiyle şahsımızın dışında telâkki e- dılecek bir duru! mezkür yazıda “patlak veren hadise" diye tavsif ve müvekkilimi, hakkında tahkikat açıl- ması için istifaya davet, isnadı ve hareketi agırlaştıran bir mahiyet ta- şıyor. olduğundan farklı göstermek ve bidayette bu bir prensip meselesidir, — dendiği halde bahis mevzuu yazıda, bu defa "Akis Dr. Mükerrem Sarol'dan istifasını AKİS, 14 MAYIS 1955 AKİS - SAROL DAVASI İlk hâkimler heyeti Bilirkişiye havale etti işte bunun için istemişti" demek, mü vekkilimin istifasının bir gazetenın mücerret sahibi olmasından değil de, vazifesi itibariyle kendisine selâhi- yetlerını suistimal Pederek menfaat temin etmesi bakımından gerektıgı şeklinde bir suistimal itham ve is- nadında bulunmak demektir. Görülüyor ki, yazıda geçen bu ibare, hakaret maksadını ve ağır is- nadı diğer yazıları daha açık surette analandıracak şekilde ortaya koy- muş olmakta ) "Kâğıt uzerınde devir" (sayfa 8) bu başlık altında yer alan yazıda sanık, mutadı veçhile müvekkilime karşı hakaretlerine devam etmekte- dir. Yazının heyeti umumiyesi Ve ih- tiva ettiği hususlar bunu açıkça gös- termektedir. Şöy! a) Yazının başlıgından da anlaşı- lacağı veçhile , — Mmuvazaadan bahsetmek ıstemektedır Muvazaa, hakiki, durumu üçüncü şahıslardan gizlenmesi ve halk arasında tabirle dolambaçlı yollara tevessül olunma- sıdır. Kendisine mühim bir amme va- zifesi tevdi edilmiş, memleket — mu- kadderatını sevk ve İdare mesuliye- tini üzerine almış bir kabinede hü- ümette mevki işgal eden bir veki- lin, muvazaa tarzında böyle bir hare- kete giriştiğini iddia, onun gerek si- yasi bakımdan ve gerekse ahlâki ba- kımdan partiler, Büyük Millet Mec- lisi ve halk efkarı nazarında vekar ve haysiyetine, itibar ve şöhretine taar- ruzdur. Sanı r- mutad isnatlarla yapmaktadır. Ya- zıya şöyle başlıyor: "Işler bu safha- da iken ve (Türk sesi meselesi) Tür- kiyenin en çok satan gazeteleri tara- an umumi efkârın önüne serilin- ce uzun zamandan beri tasarlanan bir plan süratle tatbik mevkiine kon- du." Görülüyor ki, san müvekkili- min menfaat temini maksadına, bu defa bir plân ile gizlemek kararım vermiş olduğu şeklinde ortaya koy- mak iddiasındadır. — Yazının devam eden kısmında gazeteyi devrettiği şa- hıs ile olan münasebetinden bahsedi- yor ve müvekkilimin yüzde 33 hisse- yi Atıf Sakar'a devrettiğini, bunun karşılıgının nakdi sermaye olmayıp mesai olduğunu söylüyor. er gün, halk efkârı karşısına çı- kan bir vekili muvazaa gibi bir ıt— hama ve isnada maruz bırakmak su teşkil eden bir fiildir. b) Sanık isnat ve iftiraya müte- allik fiiline devamda İsrarlıdır. Ba- kınız ne diyor: "Ya geri kalan yüzde 66? İşte meselenın asıl alâka çeken tarafı budur. e 66 bir iş a- damı olan Oğuz Akal'ın üzerinde gö- rülmektedir. Oğuz Akal, daha evvel- ce de gazetede Dr. Mükerrem Sarol- un ortağı idi. Oğuz Akal krom işle- rinden başka şimdi ithalâta da me- rak sarmıştır. Alka şirketi onundur. Z Akal gazeteciliğe de meraklı- i Bır :zamanlar Mithat Perin ile beraber İstanbul Ekspres gazetesin- de ortaktı. Sonradan Türk Sesi ga- zetesinde Dr. Mükerrem Sarol'un or- tağı olmuştur. Lisans almanın çok güç olduğu bir devirde Oğuz Akal it- halatçılıga başlamak cesaretini gös- term Gerı kalan hisseden, meselenin a- laka çeken tarafı diye bahsettikten sonra, Oğuz Akal ismindeki şahsın daha önce de gazetede Mükerrem Sarol'un ortağı olduğunu beyan et- menin mânası açıktır ğuz " bir "iş adamı" olarak tavsif ettıkten sonra yüzde 66 hisse için "0 kal üzerinde görülmektedir." demek bu hissesi hakikat halde şeklen gö- rülüyor, esasta Mükerrem Sarol'a a- it demektir. İşte alâka çeken tara- fın da bu olduğu da böylece anlaşı- hyor.