14 Mayıs 1955 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 25

14 Mayıs 1955 tarihli Akis Dergisi Sayfa 25
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ad okunacağını tecrübe edebilirsiniz. Bunu bir tarafa bırakalım, "Do yapmak" dişçilikte kullanılan -teknik bir tâbirdir. "Tartı yapmak" sö- zünün Türkçe olduğunu ispat etmek için Ermeni vatandaşlarımız arasın- da bile 'şahit bulamazsınız. EL DEGDİRİLMEDEN, MAKİ- NA İLE DOLDURULMUŞ VS TAR- TILMIŞTIR, denilse olmaz mı İdi ? Herhalde olurdu ama herkesin söyle- diği gıl)ı olurdu. konuşulduğu gibi yazmak hünerdir" derdi. ' "İktisadi — devlet teşekkülleri", "Devlet üretme çiftlikleri" isimlerine ne buyrulur? İktisad? devlet teşek- külü denilince akla gelen ilk mâna bu devlet teşekküllerinin, asgari mas- raf azami verim esasına göre, ikti- satlı bir idare .nizamı ile işledikleri- dir; kastedilen mâna bu değildir; bir kısım iktisadi işlerle meşgul olmak üzere devlet eli ile kurulmuş müesse- se denilmek isteniyor. Maksadın bu oldugunu anlamamıza, bereket ver- sin ki, 'hiç de iktisadi olmıyan rejim-: leri yardım etmektedir. "Devlet üret- üretmek için, kurulmuş çiftlikler fik- rini telkin ediyor, istihlâk çiftliği dü- şunulmıyecegıne göre her çiftlik bir üretme tesisidir. Sadece "Devlet çift- likleri" denilse olmaz mı idi? Olsaydı öyle derlerdi, demek ki olmuyormuş. A. B hususi sektör şöyle daramı, Devlet sektöründe bile bugün bin liranın üstünde bir kazanç elde etmekte- dir. En elverişsiz yerde mahalle tabibliği yapan bir doktorun eline geçen de an aşağı değildir. Malî ıktısadı karakterde bir mes- bir İmtihanla girdiği resmi hizme- tin karşılığı olarak, gene bu raka- ma yakın bir doyuruculuk elde et- mektedir. Bu genci, biraz da Dev- let işlerinde yetiştikten sonra hu- sust sektör daha büyük rakamlar- la kendisine çekmektedir. Avukat- hık stajım yapmış bir hukuk mezu- nuna, orta halli bir Anadolu kasa- bası, bir asistan maaşının üç mis- line yakın bir gelir sağlamakta- dır. Iyı Ingılızce bılen bir lise me- günde sekiz saat üzerinden hesaplanan aylık hizmetini 800 li- raya satmakta: di, gelın de, bu cazibelerin karşısında akademik mesleğe her neslin en kabiliyetlilerini çekın e- ğer tesadüfen çekebilmiş iseniz, o- nu, orada gönül rahatlıgı ile çalış- tırın; bu genç İlim a: nın, ken- disini, teemmül ve sabırdan ıbaret meslek çalışmasına vermesini sağ- AKİS, 14 MAYIS 1955 Burs Aranmıyan imkân Memleketin dört bir yanından ü- niversi e açılması için teşebbus— lebesı arkadaşına döndü — - Yaraları buyulteceklerıne, mevcut olanlara bir merhem bulsalar iyi olmaz mı?" Bu sozde hakikat payı büyüktü; Çünkü, mleketin muhtelif yerle- rinde unıversıteler açmak için teşeb- büslere - lâfzı teşebbüsler - geçıldıgı sıralarda Ankara ve İstanbul üniver- sitesi mensuplarından büyük kısm nın .büyük derdi bugünkü hayat pa— halılıgı karşısında burs olarak elleri- ne geçen paraların biraz arttırılması idi. Fakat daha bütçe görüşmeleri rasında teşebbüslerini akim bıraka— cak hâdiseler olmuştu. Bursların tam arttırılması kabul edildiği sırada ba- zı mülâhazalar ile - ki sadece açık 0— lan bütçede tasarruftur - arttırı talebi redde uğramıştı. Üniversite ta— lebesi cami ışlerıne ayrıla ve Uç bir tasarruf zihniyetine girmiyen tahsi- satların yanında yarı yolda bırakıl- mış, hayat pahalılığı ile mücadele et- meleri de "dikkate alınmak kaydı" i- le komisyona gönderilmişti. İşte üniversite talebesinin bugün- kü büyük derdi budur. Bu noktada toplanmaktadır ve memleketın ha- kiki evlâtları olarak kendilerine ve- rilen bursların — arttırılmasını iste- layın... şartlar içinde, üniversitele- rimizin gelecekteki bilim kadrola- rının - zamanın ilerletici tesirlerine rağmen - nasıl hazin bir manzara göstereceğini düşünmek zor değil- dir. Biliyorum, her şeye rağmen, bacı Fakültelerin iyi elemanları olduğu söylenecek. Evet oyled Akademik mesleğin ilk basamağın- da hala dayanan degerlı elemanlar va bunu , kendisine mahs sebeplerı vardır' önce, bunları bir kısmı, sırtında hayatını kazanma yükü olmayan gençlerdir. Bir kıs- mı da, Fakültelerinin kendilerine meşru yollarla sağladığı özel im- kânlardan faydalanan gençl rdir Bu iki türlü istisnai d u bir yana bırakırsak, görürüz ki en kabılıyetlı halk çocuklarının rağ- edeceği bir cazibeden yoksun o0- lan asistanlık mesleği, büyük bir buhrana uğramıştır. Bu buhran, gelecekteki Üniversitenin maddi ve mânevi yapısını çatırdatıyor Bu çatırt duymamak da ancak, gunlıık kombınezonlarla vaktini geçiren dar görüşlü ve hasis bir maarıf polıtıkasının harcıd Bu dar görüşlülüğe duşmeyelı Üniversite Mürşidin midesi de vardır mektedir. Bugünlerde gene ilgili ma- kamlar nezdinde bir teşebbüse geçe- cekler “"dikkate alınmak kaydının" sözden üile çıkmasını istiyeceklerdir. Bu, onlar tabii ve ba haklarıdır. Tal beden tam andıman h bir çalışma hayatı ısterken onlaı'ın ni temin edecek unsurları d bit edip, vermek ilgili makamların birinci vazifesidir. Fakat ilgıl ma- nlerdeki birin va- e olacağı belli olmayan bazı maceralara girmek ve ayak ü- zennde yeni Üniversiteler açmaktır. e, yeni yeni dertlerin kendi- lıgınden ortaya çıkmasıdır. En tabii hareket ilk önce, talebe— yüp gitmiştir. Talebe, geri bir zihni- etin mümessili değildir, fakat ifrat hastalığına da tutulmuş olamaz. Ba- etlerinde Unıversıte “"mu- hıtlerı talebeye her bakımdan tedn— cen serbest ve kendı başına yaşam k" l rım hazırlar. Eğlencesi, oku— e hattâ ci s farkları arasında- kı arkadaşlıkları ıle Bizde ise tale- be bir kantinde selamlıga kapan- mış gıbıdır, kahvede de tavla oynar.. n bunlar batılıların yaptıkla- asla bizdeki hayatın hülâsa- sının hulasa idır. Her yden önce talebeye mali hayat hakkı verelim. Bütçeye belki bir kaç milyon yenı bir yük getire- . Bütçeye olanlar oldu esasen.. Bunun için en esaslı dâvamızı hâl yoluna sok ak olan bu parayı vermekten çekinmiyelim. Daha doğrusu çekinmemeliydik.

Bu sayıdan diğer sayfalar: