AKİS - SAROL DAVASI eden şahsiyetlerin makalelerini vere- cektir. Bizim tuttuğumuz bir tar: f yoktur. Onun için siyasi karşı karşıya bulunan kimseleri su- tunlarımızda yanyana göreceksiniz." Bu satırlar ve bu dâva ile ilgili o- ğer neşriyat da gö - İç politikaya ait hâdiselerin mecmua- daki a lerı aktualiteye taallük et- melerin muanın hâdise- leri ışleme tarzı da kendinin bir ka- rakterıstıgı ir okrası memleketlerınden getirilen Avru mecmuacılık tarzıdır AKİS yenı olarak bunu irmiştir. Bu noktayı da .bu suretle belirttik- ten sonra şimdi müsaadenizle vakıa- ları birer birer gözden geçirelim: Çelikbaşın beyanatı Amme davacısı için 25 Kasımda bu dâv. kad. şu "Mesuliyet mevkiinde bulunan bir Vekilin bedbin görüşle meseleyi vazetmesi hatadır. Fethı Çelikbaş'ın konuşması kömür ihtiyacının karşı- lanmasında halkı heyecana sevkede- cek mahiyet taşıyor. Bunun inikas- ları geniş olabilir.. Bir Vekil, istihlâ- kin artışını darlık şeklınde gostere— rek gölgelendiremez. Mecmua, Burhan Apaydın'ın bu satırlarını naklettikten sonra diyor ki: u yazının Türk Sesi'nde çık- masının hemmiyeti yoktu Fakat bu gazete Dr erT! a- rektifi ile tesbit olunur. Sarol'un lıkhaşa hususı bır muhabbet besle- mediği bilinmektedir... Ancak bunu gazetesınde bır kampanya açtıracak r ileri götüreceği sanılmıyordu. Halkı heyecana getirmek.- Piyasa ü- zerinde telâş havası yaratmak.. Fi- yatlarda temevvüç husule getirmek.. Bütün bunlar halkı heyecana duşu- recek neşriyat olarak Basın nun cezalandırdığı suçlardır. Simdi bir Vekilin beyanatım neşreden ga- zeteler de aynı akıbete mi maruz lacaklardı? Fakat Allahtan ki Turk Sesi okunmuyordu ve Burhan Apay- dın savcı ildi." azının esası budur. u yazıda bir vakıanın havadisi olarak aynı hükümette yer alan iki Vekilden bi- rinin gazetesinde diğer Vekil aleyhi- ne neşriyat yapılması tenkid edilmek- tedir. İddia makamı bu yazının için- den üç cümleyi davasının delili ola- rak seçmektedir. Cümlenin biri şu: "Dogrusu istenirse ne Tuı'k Sesi mü- ir ve ne de meçhul şöhretlerden biri olan başmuharriri. kat Türl Sesi' İşletmeler Vekili ile aynı kabi- nede bulunan Devlet Vekili Müker- rem Sarol'un gazetesidir ve gazete- nin neşrıyatı onun direktifi ile tes- bit olunur". İkinci cümle de şudur: "Mükerrem Sarol'un vekilliği daha düşünüldüğü an pek çok ıtıraza yol açmıştır." Uçuncusu de: "Fakat Al- lahtan ki Türk okunmu rdu savcı degıldı ve Burhan Apaydm cümlesii dİlk okul lafı yok Halbuki âmme davacısının esas id- diası, Devlet Vekilinin gazetesi için İlkokullara abone ka, aydedilmesi- ni vesile ederek mumaileyhin itibarı- nı kıracak ve şöhretine zarar verebi- iddiası da mecmuadan naklettiği ya- zılarla Devlet Vekili Mükerrem Sa- rol'un makamının nüfuzunu sulsti- mal ederek sahibi olduğu gazeteye resmi ilân verdirdiği ve bu gazeteyi ilkokullara resmen abone kaydettir- diği hususlarının kendine isnad edil- diği i cümlelerde e zarar verebilecek mahiyette hiç bir İsnat veya hakaret de mevcut de- ğildir. Filhakika, birinci cümlede, Türk Sesi gazetesinin Vekilin gazete- si olduğu yazılıyor. Bu bilinmiyen bir şey değildir. Bir gazetenin neşriyatı- nın ise sahibine mal edilmesi kadar tabii bir şey olamaz. Nasıl ki biraz aşağıda Cumhuriyet gazetesinden naklettıgımız bir fıkra sında Doğan e zarif nükteleriyle aynı te- lakkıyı belirtmektedir. O zaman kızmamıştı İ kinci cümlede de söylenen nedir ? Doktor Mükerrem Sarol'un Vekil- liği düşünüldüğü zaman pek çok iti- raza yol açtığını bu mecmua İlk de- fa söylemiyordu. Ve bu haber gaze- telerde ilk defa görülmüyordu. AKİS, birinci sayısının 3 üncü sahifesinde "Kabıne başlığı altındaki yazıda bunları daha evvel de yazmıştı. Mez- kür nushadakı yaz dan şu satırları musaadenızle m: "T ılere bir mısal Başveki- lin yakını Dokt Mükerrem Sarol'un sahibi olduğu Turk Sesi gazetesının (dikkat buyurulsun gazetenin sahibi olduğunu da daha evvel söylüyordu) Mayıs nüshasında bir yerli ajansa atfen çıkan ve Başvekil Menderes'in İstanbulda Sarol ile beraber yeni ka- binenin azalarını tesbit ettiğine Sa- rol un da kabineye mutlaka gireceği- e dair olan havadisidir. Bu neviden havadısler daha evvelce de çıkmıştı. S ekillik arzusu bilinmi- ğildi. O zaman Menderes Meclis Gurubunda hücumlara maruz kalmış; nıhayet kendı arkadaşlarını bizzat seçme ha ileri sürerek şahsi dostluklara karışılmamasını, Sarol'u Vekil yapmak niyetinde bu- lunmadığım bildirmişti. Sarol yerli veya yersiz üzerine fazla şimşek çe- ken bir paratonerdir. Bu yazı 15 Mayıs 954 tarihlidir. Bu yazıdan sonra ise Doktor Müker- xem Sarol 19 Haziran 1964 tarihli neşretmiştir. zikri geçen yazısı şeref ve haysiyet kırıcı mahiyette telâkkiye müsait ol- saydı, bırakınız a yollara baş- vurmayı, öyle bir yazıyı yazan mec- muaya Doktor Mükerrem Sarol ken- di imzasiyle sonradan yazı yazar mıydı? Partiler içinde tebarüz eden şah- siyetlerin politik ve psikolojik turlu saik ve sebeplerle aleyhtarlıklar top- laması ise politikanın (tabıatı eşya) cumlesuıdendu' Herkesi memnun et- mek ün olmadığı gibi herkesin kendını herkese sevdirmesi de müm- kün degıldır Buna kadim bir ahlâk- çının şu sözünü de eklemek doğru- dur. Çünkü 'bır şahıstan her zaman müşküldür." Po- lıtıkada ise bazan şiddetli veya egoıst olur. Bu yolun aşılması güç merha- leleri vardır. Politikacının ortaya geçmek için gayret sarfederi ug- rayabılecegı mukavemeti yad ma- e bunu şeref ve haysıyetle asla ılgılı gormemek zaruridir. — Bunları yazmak veya söylemek ise şahsi ida- relerde veya demokratık olmayan i- arelerde veya um et mevki- indeki şahıslara hurmetsızlıgı ı'e_ııme itaatsizlik telâkki eden zihniyetler i- yıl an dilen espri ise politik müşkül bir merhalesini veciz şekilde vuzuhlan- dırmaktadır. Allahtan ki hâkim de değildi Üçüncü cümleye geliyorum: "Fakat Allahtan ki, Türk Sesi okunmu- yordu ve Burhan Apaydın savcı de— gildi" ve müekkilim şimdi daha rif bir espri ile ilave edebilir: Allah- tan ki hakım de değildi! Bu cümlenin bir defa Doktor Mü- kerrem Sarol'un şahsıyla Ilgısı olma- dığı apaydındır. Bu cümle ile İşletmi ler Bakam Fethi Çelikbaş'ın beyana- AKİS, 14 MAYIS 1955