AKİS - SAROL DAVASI neye mensup bulunan İki vekilden bi- risi tarafından yapılan beyanatın di- ğerine ait bir gazetede tenkidi edil- miş olmasını garipsemekte en- kid eylemektedir. Yukarıda arzedilen noktayı nazardan hareket edince mevzu bahis yazının neşrini gazete- cilik vazifesi içinde olarak mütalâa eylemiş bulunuyoruz " kten bu yazıda Türk Sesi gazetesi hakkında istimal olunan ve bu gazetenin okunmadığı ve mühim olmadığını ifade eden fikir, hakareti mutazammın sayılamaz. Zira dünya- da öyle bir takım gazeteler vardır ki belki seviyesinin, yüksek olması dola- yısiyle satışları asgari haldedir... Aynı hükümette yer alan iki ve- kilden birine ait gazetede çıkan ve diğerinin neşriyatım şiddetle tenkid eden bir yazının tenkid konusu olma- e baş yazının Dr. Mükerrem Sa- rolun direktifi ile yazdırılmış bu- lunmasının ifade edilmesi bizdeki matbuat teamüllerinden istihraç e- dilen bir netice olabilir. Gerçekten memleketimizde gazeteler sahipleri- nin temayülâtı fikriyesini aksettirdi- ğinden arz olunan şekilde bir tesbit yapılmış olması muhtemeldir. Maruz sebepler dolayısiyle "Hü- kümet" başlıklı yazının bir tenkid yazısı mahiyetinde olduğu ve mem- leketimizde — matbuat teamülleri ve matbuatın yerine getirilmesi icap e- den vazifeler bakımından kabili tec- viz mahiyet arzeylediği mütalâasın- ayız.-- . Bilirkişi heyetinin belirttiği mütalâa karşısında raporun bu mının eksik görülerek bundan dolayı ihticaca salih addedilmemesi mesnet- bu 18- 4 3 Ekim 1954 tarrhlı nüs- hada Vekılm gazetesi başlıklı yazı- da ise gazete işlerini tedvir eden bir bakanlığın başına gazete sahibi bir vekilin getirilmesi tenkid edilmiştir. Yazıda meselenin katiyen Mükerrem Sarol'un şahsı ile alâkası olmadığını söylemek, maksadı gizlemek — değil, maksadı aşikar kılmaktır. Sarahat karşısında ve maksadı belirten aşi— karlık ıçmde istidlale cevaz yoktur e bu muhik değildir. Kararda 1II.I1I.1953 tarıh ve 1696 sayılı kararnamenin 4 ü madde- sine göre resmi ilân ve reklamların tevzi işinin Başvekaletçe vazifelen- dirilecek komisyona tevdi olunduğun- dan" bahsedilmesi ise bir zühuldür.' Çünkü Başvekâletten gelen cevapta böyle bir komisyonun kurulup vazife- lendirildfğinden bahsedilmiyerek mez- kür kararnamenin 4 üncü maddesi gereğince — vekâletlere yapılan bir tamim ile ilân ve reklâmların gaze- telere resmi ilânlar limited şirketi vasıtası ile 'gönderilmesi tensip edil- diğinin malümatı verilmektedir. Şu hale göre, Başvekâletin cevabından anlaşılan evvelâ böyle bir komisyon kurulmuş olmadığı ve kurulacak olsa dahi vazifesi kanunla değil idari bir kararla tespit edilmiş olan bir komis- yonun ilgili bakanın direktifi ile ha- reketinin tabii bulunduğu ve saniyen ilâncılık şirketinin ilânları gazetelere tevzie tavassutu hangi gazetelere ne miktar verileceği hakkında yetkili bakanın direktifine göre hareketi i- cap edeceğini tazammun edip yoksa kararnamenin 2 nci ve 3 üncü mad- deleri gereğince bir gazeteye ilân ve- değiştirip değiştirmemek — yetkisinin bu işlerle görevli bakanlığa ait oldu- ğudur. Nitekim — Devlet Vekili Dr. Mükerrem Sarol basın ve yayın büt- çesmm B.M.M. deki müzakeresinde yaptığı ve bizim mahkemeye ibraz ettiğimiz 21.11.1955 tarihli zabıt ce- ridesinin 202. nci sahıfesinde yazılı beyanatında aynen: "Resmi ilânla- rın bir adalet kıstası dahilinde ve ka- rarname hükümlerine göre tevzi edil- mekte olduğunu encümende söylemiş idim. Bazı muhalefet gazeteleri, bu kararname hükümlerine riayet etme- dikleri halde her şey iktidardan bek- enir, müsamaha iktidardan istenir şekhnde düşünüldüğü cihetle yine biz dişimizi sıkarak bu gazetelere ilân vermeğe devam ettik." sözleriyle i- lân tevziinin gerçekte bu işleri ted- vir eden Devlet Bakanlığının emir ve dırektıfı ile nizamlandığını belirtmiş- Mahkemenin bu ilânların tevzii i- le Bakanlığın alâkalı olmadığını ka- rarda kabul eder görünmesi mesnet- sizdir. Ve 31.3.1955 tarihli muhakeme celsesinde müdafaa bakımından bu hususta bazı delillerin toplanması ve bazı şahitlerin dinlenmesi hakkındaki talebimizin yanlış olara r. Müker- rem Sarol'un ilân tevziini lâyikı ile murakabe etmediği şeklinde anlaşı- lıp zapta o yolda dere ile reddedilme- si de isnatsızdır. Kaldı ki AKİS mec- muasının yazılarında - mahkemenin farz ettiği gibi Devlet Vekili Dr. Mükerrem Sarol un resmi ilân çeş- mesinin başında bulunmakla ilân tev- zii hususundaki vazifesini bitaraf bir surette yapmadığı veya Devlet Veki- li sıfat ve hizmetinden istifade ve nüfuzunu suistimal ederek bu işten faydalandığı kendisine isnat olunmuş değildir. Bakan esasen Bakanlığının nizami yetkisini kullanmaktadır. Ya- zılarda tenkid edilen ve bahis konusu olan bu değildir. Tenkid edilen mat- buat işlerini tedvir eden bir bakanlı- ğın başında gazete sahibi bir vekilin bulunmasının demokratik anlayışa uygunsuzluğudur. Nasıl ki bakan da mecmuanın İsrarla müdafaa ettiği bu fikri neticede terviç ile gazetesini başkasına devreylediğini umumi ef- kâra bilâhare ilân eylemiştir. Ve na- sıl ki AKİS, doğruluğuna inandığı u fikrin müdafaasını yaparken 13. Kasım 1954 tarihli nüshasında çıkan Madem ki istifa etmiyor”" başlıklı yazıda: ine bu sütunlarda bizzat gazete sahibi olan bir kimsenin ga- zetelere resmi ilânı istediği gibi da' ğıtan bir vekâletin başına geçip bu sıfatla kendi gazetesine fazla değil, hattâ normal değil, normalin altında da olsa menfaat sağlaman- bir de- mokraside amme Vıcdamm rahatsız ettiğini hatırlattık.” sözleriyle her türlü iltibası bertaraf etmeyi hususi bir itina ile dalma karilerine hatırlat- mıştır. 5 — "Bilirkişi heyetinin 23 Ekim 1954 tarihli mecmuada çıkan a- arif Vekilinin verimli çalışmaları", "Vekilin — gazetesi" başlıklı bu yazı hakkındaki mütalâası da şudur: İşbu yazı mutad tenkid çerçevesi içinde mütalâa edilmiş ve haysiyet veya şe- ref kırıcı, 1t1bara tesir edici mahiyet- te görü ülmem a ifade ve tenkid edılen fîkırlerın dogru olup ol- madığı hususunda herhangi bir- mü- talâa serdine mahal görmüyoruz. An- cak muharrir doğru telâkki ettiği bir fikri ele alarak buna muhalif tat- bikatı tenkid eylemektedir. Yazıda Türk Sesi gazetesi satışının pek alçak olduğu ibaresinden de tezyif ve tah- kir edici bir mana çıkarmak imkân- sız görülmektedir. Zira buradaki al- çak kelimesi sadece yüksek satış mefhumunun zıddı olarak kullanıl- mış intibaını vermektedir Görülüyor ki bılırkışı heyeti bu yazının da bütünü üzerinde durarak mutad tenkid çerçevesi içinde oldu- ğunu, haysiyet kırıcı mahiyeti olma- dığını sarahatle belirtmiş olup mah- kemece vukuf ehlinin suç konusu o- lan yazının tamamı üzerinde durmı- arak ancak bir kısmı üzerinde mü- talâasını bildirdiğinden bahisle ra- porun bu yazıya alt kısmının da sa- yam ihticac addedilmemesi tama- miyle istinatsız ve binnetice adı edi- len yazılardan müdahile kararda ya- zılı şekil ve mahiyette isnatlar yapıl- dığının istidlali külliyen delilsizdir. IJI — Bundan sonra mahkemenin yine ârâ ekseriyeti ile suç konusu saydığı mecmuanın 30 Ekim 1954 ta- rihli nüshasındaki "Bu vekil i etmelidir" başlıklı yazıya gelince: Kararda suç mevzuu olarak bir kısmı nakil edilen bu yazı aslında şöyle başlamaktadır: "Demokrasi umumi efkârın asla rencide edilmediği bir rejimdir. İşte bu yüzdendir ki demokratik idarede bir tacirin Ticaret Vekâletine, bir fabrikatörün İşletmeler Vekaletıne bir bankerin Maliye Vekâletine geti- rildiği ve bir yandan vekillik ederken diğer taraftan kendi İşinin başında kaldığı görülmüş ve işitilmiş şey de- ğildir. AKİS geçen sayısında Charles Wilson'un Milli Müdafaa Vekâletine getirildiğinde Milli Müdafaa ile iş an General Motors firmasındaki hissesini nasıl devre mecbur kaldığı- nı hatırlatmış idi. Sebep, Charles Wilson'uh şahsına itimat edilip edil- memesi değildir. Sebep, bu gibi hal- lerde umumi efkârın derin surette rencide olması ve rejime güveninin sarsılmasıdır. Bizde böyle bir vekil vardır. Bu vekil Dr Mükerrem Sa- rol'dur. Hem Türk Sesi Gazetesinin sahibi hem de basın işlerini tedvir e- AKİS, 14 MAYIS 1955