AKİS - SAROL DAVASI yarak Üüzerinde durduğu son yazı, mecmuanın 13. Kasım. 1954 tarihli nüshasının 7, 8, 9 uncu sayfalarında çıkan Demokrası - Mektepteki ha- zine - Kâğıt Üzerinde devir, başlıklı yazılardan — "Kâğıt üzerinde devir" mevzulu yazıdır. Bu yazıda ise Doktor Mükerrem Sarol'a tevcih edilen gazetesini dev- etmiş olmasının şümul ve mahiyeti araştırılmaktadır. Muharrir yasada Devlet Vekili Doktor Mükerrem Sa- rol'un Türk Sesi gazetesini kıymetli gazetecilerimizden Atıf Sakar'a de- vir ettiğine dair Zafer Gazetesinde çıkan haber üzerine gazetenin yüzde otuz üç hissesinin mesaisi mukabılın— de mumaileyhe devrinin ve yüz altmış altı hıssesının Oğuz Akal ıs— mindeki bir iş adamının üzerinde gö- rünmesinin havadisini vererek diyor ki "Doktor Mükerrem Sarol'un Türk Sesi meselesinin uyandırdığı haklı gürültü üzerine sahneden çekilmeyi tercih ettiği anlaşılmaktadır, ilk o- kullara kadar bütün resmi daireleri gazetesine abone yaptıktan sonra bu gazeteyi kıymetlı gazetecilerimiz- den Atıf Sakar'a devrettim, gazete- nin her şeyi ile bundan boyle o meş- gul olacaktır" diye Zafer gazetesine iki satır koydurmak meseleyi ortadan kaldırmaz, İstanbulda yapılan — bir basın toplantısında Celâl Yardımcı bu işin tetkik edilmekte olduğunu söylemiştir. Biz bizzat Başvekilin bu gibi meselelerde gösterdiği hassasi- yetle hadiseye el koydurmasını ve tahkikat açtırmasını bekliyoruz. Zira hiç kimse yüz binlerce lira- lık kir tesis ve orada çıkan bir gaze- teyi durup dururken kıymetli gazete- cilerimizden Atıf Sakar'a devretmez hem de sadece mesaisi mukabilinde." Mahkemenin sureti kabulüne gö- re: A Devir hakkındaki yazının muvazaa iddiası mahiyetinde olduğu- nu bilirkişi kabul etmiştir. Ancak bu mevzuda hakikaten bir devir yoksa gazetenin bunu tebarüz ettirmesi matbuata mevdu bir vazife olup mu- vazaa vaki ise hakaret mevcut ol- madığı, değilse hakaretin mevzuuba- his olabileceğini vukuf ehli söylemek- te ise de Mükerrem Sarol'un Türk Sesi gazetesinin yüzde 33 hissesinin yalnız mesaısı karşısında Atıf Sa- kar'a ve yüzde 66 hissesini de lisan- sın güç olduğu bir devirde ithalâtçı- lığa başlama cesaretini gösteren es- ki ortağı Oğuz Akal'a devrettiğini ve hiç bir kimsenin yüzbinlerce lira- lık bir tesis ve çıkan bir gazeteyi durup dururken kıymetli gazetecile- rimizden Atıf Sakar'a hem de yalnız mesaisi mukabılınde devir etmiyece- ğini yazması" vukuf ehli raporunda gösterildiği üzere muvazaa iddiasın- dan ibarettir. B — "Devlet Vekili bulunması ve Basın işlerini tedvir etmesi dolayı- siyle gazete sahibi olmayacağı iddia olunan müdahilin bu işte gazetesini başkasına devretmesi tabii bulunma- sına rağmen muharririn — gazetenin devir tarihinden sonra da “kâğıt ü- zerinde devir-"" başlıklı yazıyı yazarak muvazaa iddiasına kalkması, hedefi- nin sadece bu hususun açıklanması ol- madığını gösterir. vrin muvazaaya istinat etme- mesi asıl olduğundan bir delile müs- tenit olmayan böyle bir iddia ile he- def müdahilin itibarını kırmak oldu- ğu için vukuf ehlinin isnadın mahiye- tinin tayini hakkındaki görüşüne iş- tirak edılmemış C hayet mahkeme vukuf ehlinin mütalâasım kabulde ancak fen ve sanat ve ihtisasa taallük eden hususlarda mukayyet olup bir yazı- nın açık ve vazıh mahiyetini tayin ve takdirde kendisinin bu vazifeyi biz- zat ifa edebileceği ve bu cihetin ta- karrür eden - İçtihatlar cümlesinden olduğu ve yukarıda izah edilen nok- san, mütebayin ve hattâ mütereddit görünen ve 6334 sayılı kanun karşı- sında mucip sebepleri varit bulunma- yan vukuf ehlinin noktayı nazarı ka- bule şayan değildir. kemenin ileri sürdüğü yuka- rıdakı sebepler muhik ve yerinde ol- mayan ve netice itibariyle kendi fiil ve kararım nakza say eden müteba- yin bir kanaata dayanmaktadır. Şöyle ki: 1 Mahkmeenin bilir kişi heye- tine tetkık ettirmeğe kendiliğinden lüzum gördüğü dava konusu yazı hakkında bilir kişinin mütalâası, ya- zının bu halinde muvazaa iddiasının suç olarak tekevvün edemiyeceğini açıkça gösterdiği halde mahkemenin, bilirkişiyi muvazaayı hakikat olarak kabul etmiş farz eylemesi istinatsız olduğu gibi bilirkişinin — mütalâasını tecezzi ettirip bir kısmı ile istişhat ederek diğer kısmının reddedilmesi gerekçesizdir. — Filhakika bilir kişi heyeti bu yazıya taalluk eden müta- lâasında diyor "Doktor Mükerrem Sarol'un gazete sahıbı olması dola- yısiyle vekillikten ve matbuat isleri- nin başından ayrılması lâzım geldiği tezini muharrir müdafaa etmiş ve bu yolda mücadele etmiş ve fikrimizce mücadelesinde meşru hudutları da aşmamıştır. İmdi vekilin gazeteyi devretmiş ve bunu umumi efkâra arz etmiş olması bu noktayı ,hazarı ter- viç eylediğini ifade eder. Bilirkişi bu suretle yazıların u- mumi heyeti Üüzerindeki kanaatini bir kere de toplu olarak belirttikten sonra aynen "gazetenin devri umumi efkâra arz olunduğuna göre bunun münakaşasını yapmak ve hakikat o- lup olmadığı hususunda beyanda bu- lunmak gazeteciliğin vazifesi hudu- dunda kalır. Ve binnetice suç teşkil etmez" demektedir Şu halde aranacak nokta haki- katte böyle bir devrin olup olmadı- ğıdır ki yazıda da muharrir esasen bu noktanın aydınlanması için hava- disin kirden nazara çarpan noktala- rını belirterek Maarif Vekilinin tet- kik edilmekte olduğunu gazetelere söylediği konunun — Başbakan tara- fından tahkik ettirilmesini yazmak- Bilir kişi heyeti yazıda açık ola- rak suç görmediği halde bunun ak- sine mahkemece yazının açık olduğu- nun beyan edilmesi haddizatında mahkemenin ehlı vukuf tetkikatını lüzumlu gören kendi kararının esa- sına muhalif olan mütebayin bir ka- naattir. ahkeme, karar yerinde muvazaa konusunun münakaşasında işlerini tedvir eden bulunması — sebebiyle sahibi olamayacağı iddia olunan mü- dahilin bu işte gazetesını devretmesi- ni tabu bulduğu halde" bu fikrin de- mokratik idarelerde tabiiliğini müda- faa eden mecmuanın yazılarını ka- rarın başka yerinde suç telâkki ey- lemesi mütenakız bir takdir hatası olduktan başka umumi efkâra arz edilen bu devirden sonra gazetenin meseleyi münakaşa hakkını kabul etmeksizin yazıdaki kastın aşikârlı- ğından bahsetmesi objektif olmayan bir görüştür. Saniyen devrin muvazaaya isti- nat etmesinin asıl olması münakaşa edılmesıne mani değildir. Kaldı ki vazaa mevzuatımıza göre suç da- hı degıldır Ve umumi prensiplere gö- re kanun ve âdaba mugayir olma- dıkça hukukan da hükümsüz sayıl- maz. Binaenaleyh muvazaa iddiası mahiyetinde görülen yazı ile davacıya aslında bir suç veya gayri meşru bir hareket isnadı düşünülemez. Salisen, esasen bir gazete imtiya- zının başkasına devri gazetenin tem- sil ettiği mamelek'in devri manasını mutlaka tazammun etmez. İmtiyazın bir şahsa ve hakiki menfaatında baş- ka birine ait olduğu haller vakidir ve meşrudur. Akis mecmuası * zerinde devir" yazısiyle sadece şekli mi yoksa hakikatte ga- zetenin temsil ettiği mamelek'in de devredilmiş olup olmadığı noktasın- da tereddüt izhar ederek şümulünü araştırmak istemiştir. Bilir kişinin de belirttiği meselenin bu en ruhlu noktasında mahkeme, devrin mahi— yet ve-şümulü hakkında her hangi bir araştırma yapmaksızın hakikatte bütün şümulüyle vaki olduğunu ka- bul etmiş görünmekte ve bu hususta izhar edilen tereddüdü suç saymak- tadır. Kaldı ki muvazaa iddiası ile de esasen müdahile bir suç veya kanu- nen gayri meşru bir hareket isnadı varit olmamasından sarfınazar bir an için vazaa istinadının suç teş- kil ettiği kabul edilecek olsa dahi ha- disede müvekkilimin kastı cürmisi de olamıyacağı şüphesizdir. Zira devrin şümulünde tereddüd izhar ederek bu şümulün tetkikini is- tiyen bir yazıda mefruz isnat suçu- manevi unsuru dahi mutasavver degıldır Hülâsa hangi bakımdan in- celense müdafaanamemizde belirtil- diği gibi bakan için esasen kanuni AKİS, 14 MAYIS 1955