dair olan satırlardan dahi kötü bir niyet istidlal edilmek istenir ve eğer bir Vekilin hususi hayatiyle asla meşgul olunmadığı sözünden hususi hayatın ayıpları bulunduğu manası çıkarılarak Vekilin hususi hayatı teşhir edilmiştir denilecek olursa o zaman adalet ihtiyacında olanlara a- daletten titremek düşer Ve o saman bize de müdafaa namına yalnız bu kelimeyi ileri surmek düşer. Guneşte leke yoktur deseniz vay lekeli gü neş de olabileceği ima edilmiştir, 'bu is güneşe leke isnadıdır denebilir. Fa- kat hangi prensibe hizmet olur. Burada bir ithamı daha bertaraf etmek lâzımdır. Bütün bu istidlallere sebep olarak "mecmuanın men' her sayısında ve olur olmaz şe- kilde müekkillerini hedef tutucu neş- riyat mevcut olduğunu" söylüyorlar. Maddi realitenin de bu olmadığını Doktor Mükerrem Sarol'un lebinde olarak mecmuada çıkan şu satırlar göstermez mi "Teni Devlet Vekili, kabıneye gır— diğindenberi turizm ' İ bir milli dâva halinde ele almak nıyetını açık- lamıştır. AKİS'e ve Zafer gazetesine yazdığı iki yanda bu meselenin üze- rinde ısrarla durmuş, tetkiklere baş- lamış, ilk olarak Bergamaya bir se- fer yapmış - refakatine aldığı kim- selere bakılırsa, bu daha ziyade iç turizm mahıyetınde olmuştur ama.. - hiç olmazsa alakasını ortaya koy- muştur. Bu hayırlı yolda, kendisini elden gelen kudret ve gayretle destekle- mek herkesın vazifesidir. Zira, turizm dâvasının halledilmesi, herkesin işi- dir. Bu bir kanun meselesidir, bu bir teşkilât meselesidir, bu bir para me- selesidir, bu bir kadro meselesidir, bu bir eleman meselesidir... Fakat hep- sinden çok, her şeyden evvel bir zih- niyet meselesidir. Böyle bir zihniyete sahip olduğu- susunda Allah kendisinin yardımcısı olsun. Her halde bu dâvada, AKİS'i da- ima yanında bulacaktır." (Mecmua sayı 8, sayfa Sayın mudahıl vekili bir de mü- ekkilinin AKİS mecmuası yazı ailesi içinde bulunmadığına dair evvelce yayınladığı bir tekzip yuzunden sön- mez bir kin ve husumet içinde aleyh- teki bu neşriyata gırışıldıgını söylü- yor. İbraz ettikleri mecmi u- maralı nüshasındaki yazı karşılıklı ve bütünü ile okunduğu takdirde, dola- şan dedıkodular arasında bir kimse- nin adamı olmak mevkiinde görün- memek ve tarafsızlık imtiyazım her şeyin üstünde tutmak gayretinin o yazıya hakim olduğu görülür. Ve ni- tekim yazıda aynı zamanda Doktor Mükerrem Sarol'un memlekette fikri bir temayüle tekabül eden veya kı, met taşıyanlar arasında gosterılerek şahsına karşı mecmuanın düşüncesi- nin değişmemiş olduğu anlatılıyor. AKİS, 14 MAYIS 1955 Bu adam kim? Muhterem Hâkim Son olarak ıddıa makamının ele aldığı mecmuanın 28 sayılı nüsha- sıdır. nüshanın evvelâ, "Akis oku- yucuları başlıklı ılk yazısı üzerinde durulmaktadır. Bu yazıda, aleyhine girişilen bir kampanyadan hahısle mecmua, oku yucularına diyor ki; "bu kampanyaya girişmiş bulunanlar da- ha düne kadar bizi her gördükleri yerde mecmuayı zevkle okuduklarını beyan edenlerdir.. Aman arabbi kuyruklarına basılanlar nasıl da ha- zaya fırlıyorlar ne de canhıraş çığ- lıklar atıyorlar' Bir adam birkaç ga- zeteyi birden üzerimize — saldırtmış bulunuyor. Gerçi bunların topunun fiili satışım ele alsanız .tek ba aşına AKİS'in satışım ya bulur ya bulmaz". Yazının bu satırlarını iddia makamı ilk defa delil dıye ileri sürüyor. Bu yazı ise mecmuaya karşı kampanya açan gazetelere aıttır Nitekim yazı şöyle devam e dıyor “AKİS bir mec- muadır onlar ise gündelik gazetedır Daha aşağıda da: "Belki satmayan bu gazeteler bir şahsiyet polemiği i- le kendilerini kurtarmak gayretlide- dirler... Kiminle polemiğe gireceğiz?”" Yazının tamamı okununca, iddia ma- kamınca ariyet lındıgı anlaşılan yukarıdaki cumlenın Doktor Müker- rem Sarol'un şahsı ile ılgısı olmadı- ği hemen anlaşılır. Nasıl ki yazının başında daha düne kadar her gördük- leri yerde mecmuayı zevkle okuduk- larım beyan edenlerden bahsediliyor. Devlet Bakanının bunlar arasında olmadığını sayın müdahil vekili an- latmıyor mu? Nıtekım JdAddia makamı da neticede bu cümlenin üzerinde du. rmaga lüzum gormuş değildir. Sırça köşk hikâyesi A mme davacısının bu nüshada üze- rinde durmak istediği 7 nci sahi- fede çıkan Sırça koşk hikayesiyle Vekilin gazetesi başlığını taşıyan ya- zıdır. Sırça köşk hikâyesi Zafer ga- zetesındekı bir yazının başlıgıdır Zafer'e göre Dünya sırça köşkte turduğu halde başkalarına taş at- maktadır. Dünyanın neşriyatı devam ederse onun tesislerinin nasıl bir mu- vazaa ve tertip olduğunu açıkhyaca- zaa yolu ile meydana geldiğini ıddı- aya başlamıştır. AKİS, Zafer'in bu hareketini beğenmiyor ve hüsün ve- rici buluyor. Çünkü diyor, iktidarın resmi organına düşen nerede bir yol- suzluk görürse onu bir tehdit vası- tası olarak kullanmak değil onu der- hal ve hiç bir şey düşünmeden orta- ya atmaktır. Demek Dünya Müker- rem Sarol'u diline dolamamış olsay- dı Zafer gazetesi bu muvazaa karşı- sında susmağa devam edecekti". Bu yazı şu cümlelerle bitiyor: "Merak ediyorlar: Münevverler niçin Demokrat Partiden uzaklaşı- yorlar diye.. içindeki ıdealıstler niçin ir kenara çekiliyorlar diye.. Niçin bır zamanlar Demokrat Partıyı can AKİS - SAROL DAVASI gönülden destekleyenler artık ona kuskundurle . Nasıl uzaklaşma- sınlar, kusmesınler" Bunca gayret ve emek ve fedakarlık bir Mükerrem Sarol için miydi iddia makamı, bu yazının ilk ve son cümlelerini iddia ettiği haysiyet kırıcı isnadın delili diye naklediyor. e Dünya'nın yazılarının müdafaası diye alıyor. Halbuki yazı heyeti u- mumiyesiyle afer gazetesinin pole- mik tarzının bir tenkidinden ibaret- tir. Prensipleri her şeye tekaddüm ettirmek lâzım gelmez mi? Mecmua bunu belirtiyor ve neticede de hare- ketlerin şahsıleştırılmesınden umu— mi şekilde bir şıkayetın derin hüznü ifade ediliyor. Bu hayı flanmada ısım zikri isnad değildir. Prensiplere bağ- hlık taassubunu gevşeten gıdışatı te- şahhus ettiren bir tenki "Vekilin gazetesi" başlıklı yazıya gelince: (AKİS) bu yazıda karilerinden ö- ür dileyerek yapılan tenkıdlerde, İ- yılıgı hedef tutan bir prensibin mü- dafaasından başka maksat olmadıgı- nı bir kere daha anlatıyor, şımdıye kadar hiç bir sansasyı rakına kendımızı kaptırmadık daıma lıadı- seleri hakiki v çhelerıyle aksettırme- ğe çalıştık" dedikten "Devlet Vekili Doktor Mü kerrem Sarol un bir yandan hükümetin basın işlerini ted- vir ederken dıger taraftan da sahibi rk bulunduğu Tü esi gazetesini iş- letmesini, kendi kendı gazetesıne devletin ilânlarını bizzat vermesini tasvip etmediğimizi, bir demokrasıde böyle bir durum sla müsaade edil- memesi gerektiğini aynı olçuler için- de anlatmağa çalıştık.." ec- mua bununla bir fikrin mudafaası ü- zerinde olduğunu bir kere daha açık- lamış oluyor. Lehte bir delil Bu onun aleyhinde değil, lehinde olan bir delildir. İddia makamının bundan sonra seçtıgı ikinci cümlede de, bandları çözülmemiş Türk Sesi gazetelerının bazı İstanbul gazetele- rinde resimleri çıkması üzerine Maa- rif Vekili Celâl Yardımcı'nın Maarif Müdürlüklerine bu gazete için bir tavsıyede bulu! nmadıgına ve Doktor Mükerrem Saro arif Veki- linden şıfahen ve tahrıren gazetesine abone olunmasını istemediğine dair gazetelerde çıkan tavzihlerinden bah- sedilmektedir. Mecmua bu tavzihleri rası hükümet suretiyle abone kaydedilmiş olduğu- nu inkâra cesaret edemedi" diyor. Ve fılhakıka abone kaydı esasen in- kâr edilmemektedir. Nasıl ki mec- SI lümü başlıklı ve 17/6/954 tarihli ilk okullara tamimi şudur: "Yurt haberlerini en geniş ölçüde veren ve İstanbul'da intişar eden Türk Sesi gazetesıne bir yıl muddet- le okulunuz için abone olunmuştur..