14 Mayıs 1955 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 24

14 Mayıs 1955 tarihli Akis Dergisi Sayfa 24
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Dilcilik Basit bilgi ve dil saygısı İngılız İşçı Partısı lıderlerınden Be- diği bir ebuslardan bil- tukta M h “moronlar" dıye bahsetmış, bunu diren Amerikan A. P. ajansı, diği gibi" sözü n bir izahcık ile, eksik olmasın, bizleri tenvir de ediyor; ondan öğreniyoruz ki "moron" Amerikada çok kadınla evlenmeyi caiz gören bir cemiyet "ahmak" mânasına geldiği- ni sanıp duruyorduk. Diğer taraftan başta Anadolu A- jansı olduğu halde yerli yabancı ha- ber büroları mütercimlerinin Türkçe- yi her türlü gramer ve şive kayıtla- rından kurtarıp "hür" bir dil haline getirmek için gösterdikleri gayret devrik-cümlecileri bile gıptaya düşü- recek bir gelişme ile genişlemektedir. İngiliz Reuter a_ıansının fotograf servisi Ameri kan kl ak ıster mi hayvanat bahçesine de şiddetle muh- taçtır. Bizde hurrıyetın kayıtsız şartsız hüküm sürdüğü tek saha Türkçedir Başka memleketlerde edipler ve mu- harrirler üslüpları ile belirirler; biz- de üslüp yoktur, dilin kendisi vardır. Her eli kalem tutanın kendine göre bir Türkçesl vardır: kem şaka değil, lügati ile, tâbirleri ile, grameri ile şi- vesi ile bam-başka bir Türkçe. Dev- let dairelerinin, iktisadi devlet teşek- küllerinin de Türkçeleri başkadır. İşte size tap-taze bir misal: Türkiye Şeker Fa brıkaları toz şekeri birer kiloluk paketler içinde satıyor. Pa- ketlerin üzerinde okuyorsunuz: DOL- GU VB TARTI EL DOKUNMADAN MAKİNADA YAPILMIŞTIR. Nok- tasız I ile yazılan "makina" nın na- KÜLTÜR Üniversite Asistanlığı Unıversıtelerımızın çözme zorun- en önemli dâvalar- dan birisi, Asıst n bulmak ve on- ları yetiştirme ktır Üniversiteleri- miz, artık, sadece şöyle-böyle "ders okutan" müesseseler olmaktan çık- mıştır Bir taraftan, her gün biraz daha iyi ders okutma hedefine doğ- ru gidiliyor. Öte yandan da, talebe- ye verilen maddi şahsi bilgilerin ö- kendi imkânlarına göre bir araş- tırma ve bılgı imâl etme müessese- si halıne giriyor. S Üniversitelerimizin, kendi içlerindeki meselelerinin ba- şında, bu üçlü görevini yerine ge- tirmeğe kabiliyetti öğretim üyeleri ve yardımcıları bulmak, onları ye- tiştirmek getir. Üniversitelerimizi bugü şartlar içinde - beğenelim, beğen- miyelim; şunu itirafa mecburuz: kademik meslek, med t larında taşı- İnsan cemi- ter çalışma yapan çevrelerde ye- şermiştir. Medeniyet bir taraftan hür dü- şüncedir, öte yandan da bu hissi düşüncenin siyasi, içtimaf, ıktısa dit olaylar dünyasına, bir kelime i- , iİnsa addi ve manevi yaşa- yış şekillerine tatbikidir. Nihayet, medeniyet, bugün bunların sonucu olarak insan oğlunun kaderle sa- Ph tını iradesinin ıstıka metinde, istediği gibi kurma vası- talarını elinde tutma ve kullanma- dır. İşte bu mânada olmak üzere, insanlar topluluğunda — "medeni- yet" i kurma ve taşıma şerefi, her şeyden önce bir üniversiter idrâk- Çünkü duşuncenın bu çevrelerde hasıl olur, bu çevrelerden dışarıya ak- seder Günümüzde, üniversiter idrâkle çalışan bir çevre olan üniversitele- ğa kabiliyetli elemanları çekmenin yollarım aramaktır Evet kabiliyetli elemanları üni- versiteye çekmenin yollarını ara- mak... Çünkü bu meslek, işaret et- tiğimiz şerefli, fakat ağır k kaldırabilmek için, alelade ölçüleri Prof. Bahri SAVCI aşma ıstıdadında olanlara İhtiyaç hissett Fakat, iş bununla bitmez. Hissi düşünceyi geliştirebilmek, onu 0- laylar dünyasına tatbik ederek ka- derimizi inşa edebilme vasıtalarım hazırlıyabilmek için, bu kabiliyet- lerin, sürekli ve teemmül esasına d formasyonunu tamamlıyac Ş kilde, karınca sabrı ile çalışmaları dem k öyle ise, meselemiz, büyük bir açıklıkla kendini ortaya koymuş oluyor: ) Kendisine meslek seçme ça- ğma girmiş her neslin en kabili- yetlılerını akademik mesleğe çek- cazibelerini sağlamak gerekir.. b) Sonra da, bu mesleğe giren- leri, teemmül esasına dayanan o sürekli çalışma hayatına devam imkânları ile desteklemelidir. len manzara, bir kelime ile, çok ü- mit kırıcıdır. Üniversite asıstanlıgı, akade- mik mesleğin - yani medeniyeti örme ve omuzlarında taşıma mes- leğinin - İlk basamağıdır. Fakat, bu ilk basamakta yer alan genç ilim adamı, kendisini bekle en İ- lim yolunda çalışma karşılıyacak maddi imkânların en azından bile yoksundur. Ne kadar kabiliyetli olursa olsun, bir asis- en beş yıl asistanlık kadrosunda kalma zorundad Bu verdikten sonra alabileceği 50 lira tazminattan ibarettir. Bu- günkü şartlar içinde, bu, zavallı bir rakamdır. Bugünkü konjonk- tür içinde, bu rakam ile genç ilim adamının hem hayatını devam et- tirmesi, hem de kendini yetiştirme vasıtalarından hiç olmazsa bir kıs- mını bizzat saglaması “bir mucize" teşkil eder Mucize beklemegı geçelim. Bu maaş ve tazminat tutarının, bu- günkü satın alma gücündeki yeter- sizliğin edebiyatını yapmaktan da vazgeçelim Fakat şimdi, karşımıza bir başka keyfıyet çıkmaktadır ki, o- nu hiç gormemezlık edemeyız Bu, bir mukayesedir kayesenın bütün mubalagalardan uzak en sa- de ifadesi de şudur: bir fen ve teknik dalında meslek yapmış bir genç adamı ele alalım. Bu genç, AKİS,14 MAYIS 1955

Bu sayıdan diğer sayfalar: