«Siyasetle nüfusçu (1) ve demokrat, hukukta müsavatçı, İktisatta tesazlit- «çü ve büyük sanayici, ahlâkta şahsiyetçi, zevkle ylodancı...... ilh. ıİ.şlı' Türk millelinin meflküresi!...» İşte İsmail Hakkı Bey hem bizim koyduğumuz, hem de kendi yazettiği suale cevap vermiş bulunuyor. O cevap ki, zaten terbi- yecinin bütün sisteminin, içtimai adamın bütün kudret veya akametinin, hulâsa bütün ortaya mevzu olan içtimai davanın mihveri ve kilit taşıdır. Şu halde İsmail Hakkı Bey hem kendi sistemini, hem terbiyesine aldığı vatanı çocuğunun içtimai hüviyetini bu cevabı ile müdafaa edecek! Fakat acaba bu kabil mi? Bu mefküre hatlarile Türk milletinin ana ve kendine has davaları arasında acaba tam bir mutabakat var mıdır? Eğer yoksa, acaba şeniyete mutabakatsiz bir takım mefküre silâhlarile terbiyecinin elinde silâhlanmış olan genç, cemiyet içindeki vazifesinin başına döndüğü zaman, bu vazifelere yabancı kalmaz ve yerini yadırgamaz mı?... Bizce akıbet muhakkak ki budur. Yani iyi seçilmemiş ve iyi işlen- memiş cemiyet hedefleri için terbiye olunmuş insan unsuru, ce- miyetin kendi telâkkilerine tamamen zıd objektif seyri ile karşsı- laşınca tamamile şaşıracak, bedbinleşecek, cemiyet harici kala- caktır. Bu suretle de meselâ İsmail Hakkı Beyin terbiye siste- minde ki cemiyetle alâka, içtimai mesnet ve saire telâkkileri, her şeyden evvel cemiyet harici, yani cemiyette ifadesini bulamıyan şeyler olacaktır. Çünkü İsmail Hakkı Beyin Türk milleti için tasvir ettiği bu mefküre, Türk milletinin mefküresinin ayni de- ğildir! Bunu isbat basittir. İsmail Hakkı Beyin milli hedefler diye işa- ret ettiği maddelerin heyeti mecmuası, evvela Fransız ihtilâlinin ve öon dokuzuncu asır demokrasisinin - milletimiz için hususiyeti olmıyan - umumi hedeflerinden başka bir şey değildir. Yani bu- rada asıl olan, orijinal olan, milli hayatımızım hususiyetinden ve tarihin bugünkü seyrinden çıkan ve ona uyan bir şey yoktur. Meselâ maddeleri birer birer alalım : (1) Yani dahilde nüfusu arttırıcı, fakat fütuhatçı değil.