Acaba bu böyle midir. Acaba bu sual karşısında İsmail Hakkı Bey telâkkilerini nasıl izah cder? Bix bu izuhları yine İsşmail Hakkı Beyin formuüllerinden çıkarabiliriz: «Tearbiyenin gayesini düşündüğümüz zaman modeli, fllozoflar gibi meta- «fiziklen, mantıkçılar gibi mücerret idealden değll, hakikatten ulmalıyız. «Bu hakikat vaşıyan insan olarak tecclli eder. «Fakat mefküre?!.. Rütün bu göslerilenler yaşıyan herhangi yaşıvan mef- «kürelerdir. Ya melküre?!.....» İste bu noktada İsmail Hakkı Bey bizim sualimizi bir başka şe- kilde kendisi de vazederek cevabını arıyor ve biraz sonra bu ce- yabı şöyle şekilleştirmeze çalışıyor: «Mefküre!.. Bu ne semavi, nc de fevkaltabil bir mevent değildir. *Bunu bildirecek olan ne kuru bir mantık, ne temelsiz bir iddla, ne de ve- «him ve huyaldir. Belki ve ancak sumimi eemiyet adamının duygusu, milli avlodanın kendisidir. Tamam! Şimdi İsmail Hakkı Bey artık tamam bizim istediğimiz noktadır. Zaten bütün dava da ancak bu noktada hallolunacak. İştimai adam bu mefküre ile ne temelsiz bir iddia, ne de vehim ye hayal olmıyan, yani kısaca tarihi zarüretlerin zıddı olmıyan bir takım inkişaf istikametleri üstünde tamamile organik, yani normal bir takım hedefler seçmiş bulunacak. İşte bu milli mef- küre nedir? Yoksa bu organik ve tarihi inkişaf istikametleri se- çilmez ve içtimai adam bu istikametlerin dileklerine göre hazır- lanmazsa bizzat bu adam mefküresiz kalmaz mı? İsmail Hakkı Bey bu noktaya vâsıl olduktan sonra araştırmaları- na devam ediyor: a— Yaşıyan Türk milleti için mefküre??» diyar ve sayıyor: «Mefküre? *Tezgüh ile işgilik şeklinde sürünen Türk sâyinin ve Türk kudretinin her #gün biraz dabıa büyük sanayile değişmesi, makinçleşmesi.. Işle Türk mil- eletinin iklisadi mefküresi!,. edlefküre? sAdnlet, müsayal. ve hürriyel toprakları üstünde dikilen demokrasi agacı- enin her gün biraz duhu etrafu, derinlere ve vicdanlara kök salması. İşte «Türk milletinin siyasi melküresi!..., «Mefküre? , 40