Sanat ile sanatkârı «İnkılâbın emrine vermek», ilk adımda, sa- natin aeyhinde ve onun her türlü hür ve müstakil yaratıcılığım- 3 dan tecridi manasını tazamımun etlen ve csanat sanat içindirz T vecizesile taaruz ederse de, davanın üzerinde duruldukça, bu- .t nuün böyle olmadığı görükür. ı Şüphesiz, eğer sanatkâr inlalâp akiydesinin emrine kerhen ya- ., hut «kür bundadır ve ancak bu suretle geçinmek kabildir» diye İ giriyorsa, meydana gelireceği eserlerin başlıca vasfı samimiyet- .. sizlik olacaktır. Samimi olmayan eser, sevginin mahsulü ola- B maz. Sevgi, sanatta ilk şarttır. Fakat sanatkâr; inkılâbın akiy- ç İ desine kendiliğinden inanıp bağzlarımış ve cemiyetin, uğrurunda f bağuşup kan döktüğü yeni ölçüleri kendi sahasında arayan bir insansa, o zaman, severek yarattığı eserlere buzlandığı akiyde- ö nin ihtiraslarını da koyacağı için sevdiği ve bağlandığı seyi «si- z rayet» yolundan sevdireceği muhakkaktır. Eski sanatkârların türlü akiydelere bağlanmaları sanaf namına '? ancak müsbet neticeler verdigi halde, günümüzdekilerin bir in- kılâbın akiydesine bağlanmaları yanlış mdır? Ve bunda tan- © dans illeti mevcut olabilir mi? ğ Burada, «inkılâbına göre» demek doğru ve yerindedir. Eğer o inkılâbın felsefi ve beşeri muhtevasi bir sanat ocağını yakacak kadar özlü isc, kimsenin tandanstan bahsetmesine hakkı ola- r- maz. Eğer değil ise, bülün gayretlerin neticesiz kalacağı ve çok - geçmeden ortada zoraki ve uydurma bir sanattan başka bir şey kalmıyacağı muhakkaktır. Di İstekli ve bütün duygularında serbest olarak çalışmak, — sanat " yaratıcılığının başlıca şartlarından biridir. Davanın ince tarafı, z7 istek deyince, sanatkârın inkılâp akiydesi namına — istemesini B- ve duygularında serbestlik dayince de, sanatkârın böyle bir ser- . bestliğe inkılâbın akiydeleri içinde vasıl almasını tamin etmek- tir. Bir Sinan ve bir Yunus kadar gönül azaltlığına vasıl olmak, li ne zordur! Halbuki her ikisi de, imanlarinım dörtduvarı içinde hapsolmuş insanlardır. Fakat bu dörtduvarın içi, bir kâinat ka- B -— dar geniştir. Çünkü orada yepyeni bir insanlığın taze hamuru yoğurulmaktadır. «İyi», «dogru», cagüzel», «şekil», «ruh» ve «malzme», hep yeniden yaratılmaktadır. İşte akiydenin içinde 81