yük teşkilâtçılardır. Binlerce yüz binlerce insanın talli, yavmiyesi, refahı bu insanlara bağlıdır.. Hitler de diyor ki «Nasyonal sosyalizm, bolgevizm için bir tehlikedir.... Biz Marxkizmi Almanyadan temizlemeğe ahdetmişizdir,. Faşiszm, demokrasiyi ve parlâmentoculuğu, milli bülünlüğü kıran müesse- seler addediyor. Fasşizme göre devletin emilli bütünlüğünü en yüksek de- receye çıkarmake için hehber prensibinin tahakkuku lâzımdır. Halbuki parlâmentoculuğun ekseriyet prensibi, rehber prensibini parçalıyıcı ma- biyettedir. Bunun İçin parlâmenlonun yerine milletc karşı mes'ul olan rehber ikâme edilmelidir. Hitler diyor ki «ben iki vrensip bilirim ki bunlar biribirine zıttır, Bunlardan biri demokrasidir ki mevent olduğu yerde filer harabi âmili olmuştur. Diğeri Ce şahsiyelin oloritesidi:>, Rehber yukarıya doğru mes'uliyeli, aşağıya doğru oetoriteyi temsil eder. Millet, ifndesini şâhsiyette bulur. Yine Hitler ckütlsadi sabada şaksi kıymet esasına dayanın bir rejimde siyasi olorileyi kalahalızların kanununa ve demokrüasiye İsti- nat ettirmek menasız olur.. Hakiki halk bükimiyeli haulkın kendi xendine idaresi değil, en lâyık olan rüzütamın (faşist fırkasının) mutlak hük yetinde tecelli eder» diyor. Hulüsaten görülüyor ki, faşizm, kapilalist cemiveti dağılıcı mabhiyette olan inkılâpçı sosyalizme karşı ünlversalizmin xbütünlük nazariyesile (Ganz. heitslehre) çıkıyor ve bütünlüğün tahakkukunu yani kapilalist cemlvyetin inhilâlden kurtuluşunu bir rehber kadronun siyasi diktatörlüzünde bulu- yor. Binaenaleyh faşist devletçiliği, sosyal reaksiyonlara karşı iklisut, ce- miyet, hukuk ilh. sahalarında milli bütünlüğü zecri surette tahakkuk etti- ren fşist fırkasının diktatorasından başka bir şey değildir, Kapitalizmin umumi harbe kadar olan içtimai ftarihi, amele &mnıfile ser- maye sahipleri arasındaki mücdele gürültülerile dolidi. İnkılâpcı sosyalizm narari prensiplerini bu müçadelenin üzerine kurmuştu. Yukarıda saydığı- miz reaksiyonların esasında hep bu sımıf lexadı, sıruf mücadelesi yatıyordu. Fakat harp sonu devrinde sınıf mücadelesinin yanında tarih sahnesine İkinci ve âlemşumul bir tezadın, müstemlike ve yarı müsştemlikelerle met- ropoller arasındaki"tezadın çıklığını ve bu tezattan döoğan mücadelelerle dünya vâhdetinin parçalandığını müşahede ediyoruz Harpten evvel dünya vahdeti üç unsura dayanıyordu. Bunlardan biri bir saat gibi munlazam işliyen ve serbestil ticaret prensibine müstenit beynel- milel mübadele idi, Diğeri, müstemleke ve yarı müstemleke iktisat mekâ- nizmalarınm Ayvrupa sermayesile işletilmesidi. Ayrupa sermayesi taralın- dan bir Istisşmar mevzun telâkki olunan bu memleketlere sermüuyeler ya doğrudan doğruya yahut devlet istikrazları tarikile akıyordu. Mesalâ burp- ten evvel yalnız Almanyadan müstemleke va yarı müstemlekelere 20-25 miülyar marklık sermaye yatırılmıştı, İngiltere ve Fransanın ihraç ettiği sermayeler bu mikların dört beş mizlini buluyordu. Üçüncü unsur da garbi Avrupanın müstemleke ve yarı müstemlekelerden ham ve zirat maddeler alarak bunlara mukabil sermayo ve yahut sınat mamulül vermesiydi. B_u müı_'ı"b“""l—“ bu şekilde inkişafı neticesi olarak zamanla dünya yÜ- zünde inşanların ve iktisadi faaliyetlerinin gayet garip bir ayrılığı oldu: 28