di. Nihayet, Moskovada. da bir moda mecmuası çıkmağa, bir moda evinin tezgüâhkarı işlemeğe başladı. Onun için, biz, Türk kadınmın umumiyetle maodaya ve süze düşkünlüğüne kizmiyoruz; yalnız, bu hususla Paris Lersihanclerinin, Paris kumüuş fab- rikalarının xevkine ve fantecisine daha doğrusu, hesap ve menfaatine esir ulmalarma acıvoruz. Bu vabancı tlcarethanelerinin, bize mallarını sürüp varımızı yoğumuzu çekmek için kullandıkları metot, her Ayrupalı istiğmarcının Alrikü'dı, Ünt gölü kenartnda oturan xeneirleri parlak ve renkli boncuklarla avlarken kullandıkları metodun aynıdır. BDütün eko- nomik düşünceleri, şöyle bir yana birakıyoruz. Yalnız, Türk kadınmın mil- K gürürüna ve kgahsi zeyki selimine hitap ediyorusz; Kadının kendi şuh- siyetinin, kendi gustosunun, kendi hünerinin bir İnikâsı demek olan ve ancak böyle olduğu taklirde kendisine bir kiymet izafe edehilcecgimiz ze- rafet işinde bu $uursuzluk ve bu şahsiyetsizlik bir xül değil midir? Ku- maşının rengi ve desenleri buşkuları turufından tosplt edllen, biçimi bi- zim bedli duygumuzun bir ifadesi olmiyan bir esvahi taşımaklı ne gihi bir hazx ve iftihar duyabiliriz? Bu, bizim olmuyun bir iğreti elbiseyle dolaş- mamızdan başka hir mana ifade eder mi? Yubuncı eller, bir kadına, kendi şuuru, kençdi hüncri, kendi şuhsiyetinin damgası inzimam ctmcedikçe hiğ bir xefaret veremez; ancak, bir hazır esvap mağasasının camekânındaki kukla kadar süsleyebilir. Renk ve biçim, her geyden evvel, bir muhit, bir iklim mahbs&ulüdür ve umu- mi manasiyle moda bir iectimni büdisedir. O iklimde güzel olan bir renk, bu iklimde çirkindir. O memleketin dekorlarına uygun gelen şekiller bu- rada aykırıdır ve moda -velev geçiri de olsu- bir ekonomik voya solsal va- ruretin jfadesi olduğu için manasını mutlaka Mmüavyen bir cemiyetin çer- çevesi içinde alır. Misal: Rir yamanlar kısşa etekler moda idi. Şimdi, hele gece robalarındaki etek- ler yerlerde sürünecek kadar uzun olmuştur. Bunun sebebi nedir? Dunun bir tek sebehi var: Avrupu kumaş Fabrikaları gomajın önüne geçmiek için dökuyup sutlıkları kumuşların kemivetini arttırmak istiyorlar ve bu bu- susta moda evleriyle (ki çoyu hu fabrikaların ya sariki ya satış şubeleri- dirler) anlaşarak eteklerin uzamasına karar yeriyorlar. İşte, bu karur bir beynelmilel kanun halinde Sen nehri suhillerinden Sa- karya kıyılarına kadar hükmünü lcrava başlıyor. Sakarya... Lâkin, Sakarya imperialist kapitalitmn sisteminin bu gihi iİsti- lâ ve İslismuar hereketlerinin kırılıp hurdehaş olduüğu bir müdafaa hal- tının adıdır. Orada döğüşenlerin ayakları çıplıktı ve yücutları, kumaş ye- rine bir takım paçayralara sarılı idi. O halde, öylece öldüler. Sakarvya bun- ların kaniyle, belki, yer yer, hülâ. kıml akıyordur. Ankarı hanımları, siz, bu suların üslünden kırk muüy iİpek çoruplarınız, Lunyin modeli bayyürle- riniz, Tinet modeli İskarpinlerinizle, Rue de la Psaix'nin kokularımı saça- rak gidip geliyorsunuz. Bu kaba komedyavyı oynarken, yüreklerinizde - bir vicdan nzabı demiyorum!. liksinliye henzer bir şey de duymuyor musu- nuz?* — Y. K, 41