Bu arada devletin ne tarzda müdahale etmesi lâzımgeldiğini tet- kika koyulmak, mevzuu cidden geniş bir sahaya intikal ettirmek demektir. Biz bu bahisten sadece Bürokrasi'yi alarak kısmen gözden geçirecek ve halk karşısında, inkılâp içinde münevver- liğimizin bir temel vazifesini hatırlamakla iktifa edecağiz. Suali: DEVLET NASİL MÜDAHALE ETMELİ? MÜDAHALESİ NASİL SEMERELENDİRİLMELİ? şeklinde ortaya atarken önümüze ilk çıkacak engel BÜROK- KASİ dir. Bunu: 1) İŞ TEKNİĞİ, 2) İşirn yapılışına hâkim olan ZİHNİYET. diye teknikle ahlâk cephesinden ele alabiliriz. Tasnifin ilk kısmı ayrı bir ihtisas meselesi olduğu için tetkiki- mizin ötesinde kalır. İŞİN YAPILIŞINA HÂAKİM OLAN ZİHNİYET' e gelince: Bu, hayata, istediği çabukluğu vermiyen, hizmetin tabil seyrini aca- yip bir gevşeklik içinde köstekliyen haleti ruhiyedir. Ona kadar gelen bilcümle sür'at tedbirleri duralar vo görülecek hizmet ge- CİKİN ... İşte BÜROKRAT bu noktada kendinc en müsait bir vasat bulur. Yosunlaşmağa başlar. Uzun mesafelerden aşıp gelenleri günler- ce koridorlara kapar; işgüzar bir el olur: işimizi belki de unutulmuş bir dosyaya sevkeder; bazan bir kronometre doğru- luğu göstermek için sonuna gelmiş bir işi bitmez diya kesip atar, sizi yarına peşkeş çeker. Ona en basit bir tanmülden bahaeder- siniz, size anlamadığınız kanuni mevzuatı tefsire girişir. İster- siniz ki muamelenizin ihtiyaç gösterdiği kolaylık o gün elinize geçsin, fakat ne mümkün. Hazfi hemen ve bir kişice kabil bir sürü formaliteler önünde kapaklanır kalırsınız. Sayinizin bati- bereketi kaçar. Mevzuu ele alışımızdan BUROKRAT'm, - yalnız devlet makine- sine musallat bir parazit - telâkkisi tebarüz etmekle beraber şunu söyliyelim. Bu haleti ruhiye bizi o kadar kendi çevresine kapamıştır ki ferdi hareketlerimizde bile onun tesirinden hâli kalamayız. Bu, nesillerdenberi beynimizde, sinirimizde, etimiz- de - hiç keyfi bozulmadan - mantarlaşagelmiş bir derttir; onu çok defa işimizin tabiiliği içine almakla bir mahzur görmeyiz bile, 38