'Teknik : Teknikte Istiklâl. M. Şevki. Teknik, nazari ilmin ve san'atın «maddeleşmesi» haline (*) denildiğine göre, onun ilim gibi vatan ve milleti yoktur. Biribiri- ne en zit rejimler, biribirine en düşman cemiyetler biribirlerine istihsal alet ve vasıtalarını vermişler, yani tekniği biribirlerin- den almışlardır. Binaenaleyh «teknikte istiklâl» diyince, akla meselâ «siyasi istiklâl» gibi hududu belli bir mefhum gelmiye- bilir. Fakat buna rağmen biz gene «teknikte istiklâl» den bah- sediyoruz. Çünkü hemen har cemiyetin kendine göre bir takım istihsal aletleri ve vasıtaları olmakla beraber bu alet ve vasıta lavın her cemiyette ayrı olması, tekniği ileri olan milletlerle tek- niği geri olan milletler arasında bir teknik seviye farkı dağur- muştur. Teknikçe ileri ve teknikçe geri milletler ve memleketler şeklinde tecelli eden bu teknik seviye farkı birincilerin ikinciler üzerinde tabiatile tahakkümünü intaç etmiş, bir tarafta teknik- çe hâkim, yahut «müstakil milletler» diğer tarafta teknikçe geri, yahut «tâbi memleketler» bu suretle vücut bulmuştur. Meselâ bu- gün bütün ileri sanayi memleketleri teknik bakımdan ham mad- de memleketlerine nazaran teknik istiklâlini elinde tutan mem- leketlerdir. Fakat teknikte tahakküm aynı zamanda sermayede, teşkilâtta, ilimde, kuvvette, siyasette ve refah seviyesinde de üstünlüğü ta- bii kıldığı için teknikçe geri memleketlerin, ileri memleketler karşısında vaziyeti aynı zamanda, sermaye, teşkilât, ilim, kuv- vet, siyaset ve refah bakımından da tâbiliğini ve esaretimi zaru- rileştirmiştir. İşte bizim burada kastettiğimiz «teknikte istiklâl» bir milletin kendi tabil ve iktisadi şartlarına lâzım olan en yeni ve en mü- kemmel tekniği kendi elinde bulundurması ve hu tarik ile de kendi ilim, kültür ve refah üstiimlüğünü temin etmesidir, © Son asırlarında, Osmanlı devleti teknikte durgunluğzun, tâbiliğin en mükemmel nümunelerini vermişstir. On yedinci asır sonlarına, mmıuımdm teknik, iktbisadi fanliyotleriş cereyaniını temin eden caletler ve vasıtalar) şeklirnde tari? olunabilir.