gebe bulunuyordu. Artık Türk devletinin kat'i şeklini almak za- manı gelmişti. Bir kısım insan kalabalıklarının dar görüşlerine, ve bunların günlük hüdiselerin zahiri tecellileri içinde istikamet- lerimi kaybetmiş almalarına rağmen Türk milletinin bir Şefin şahsiyetinde merkezlesen hayat hamlesi yeni ve mes'ut bir sıçra- yış için bütün kuvvetlerini topluyordu. Çünkü meydandaki kabi- ne buhranı, hakikatte, devletin usul ve teşkilâtındaki bir şekil kifayetsizliğinin zahira vyurmuz bir tecellisinden başka bir şey değildi. Asil illet milli hâkimiyetin, yahut Millet Meclisi hakları- nın ve salâhiyetlerinin kullanılış tarzında idi. Kabineye girecek her vekilin şahsı üstünde bütüm meclis azalarının birer, birer söz söylemesi şeklinde yaşıyan bu şekil noksanı öyle bir hava do- ğürmüustu ki, bu hava içinde küçük bir gaflet, yani milleti kur- tarmak davasının mes'uliyetini taşıyanların ufak bir zahire al- danışı, bütün kazanılanları bir hamlede kaybetmek için kâfi gelebilirdi. Nitekim ortaya atılan namzet İlistelerinin arkasından bir takım muzlim teşebbüslerin gölgesi ayan, beyan görülmeğe başlamıştı: «— Hilâfet demek, saltanat demektir! Makamı hilâfetin yalnız manevi gudretini değil, saltanatı maddiyesini de temin etmek lâzımdır!» Yahut ta: «— Endülüste her bin müslümanın bir emirülmüminini yardı. Biz bunca ehli islâm nasıl emirülmümininsiz oluruz?» (1) Diyenlerin etrafında az kısmı âşikâr, fakat çok kısmı gizli bir siyah halka her gün biraz daha büyüyor, biraz daha koyulaşı- yordu, İşte Cümhuriyetir ilânı tam bu hava içinde ve tam anında yapıl- dı. Ve: — Artıik yürüyüşs bitmiştir! Bundan sonra olsa olsa ancak salta- nata dönmek için yola çıkarız! diye postu serenler, kendilerini birden, uçsuz bucaksız ufuklara dağru yelken açan bir genç geminin manivelaları arasında bul- dular. Türk milletinin içtimai fütuhatı asıl ondan sonra başladı. 8 1923/30 teşrinievvel gecesi Ankarada Büyük Millet Meclisinden () Bu hususta büyük nutgun 560 - 600 sahifelerin! okuyunuz.