kalkan bu içtimai fütuhat gemisi nerelere uğramıştır? Daha nerelere uğrar ve nerelerde durur? Filvaki bugüne kadar varılan yerler ve geçilen merhaleler bile, başlı başına, bir milletin yaratılması, bir camiyetin yeniden ku- rulmaşsı için kâfi gelebilir. Çünkü bugün dünya üstünde hâlâ on yedinci asırdaki renklilerin muamelesini gören bir milyar insan vardır. Bir jeneraller diktatörlüğü clinde parçalanan 450 milyonluk Çin ülkesinin, bugün bütün ülküsü yalnız «tek ve kuvvetli» bir devlettir. Hâlâ Kastlar, Racalar ve ecnebi polisleri elinde bütün haysiyetini kaybeden 350 milyonluk bir Hindistan var ki bütün ülküsü ancak bir yarıra istiklâldir. Hâlâ erkeği köle, karısı esir olan, hâlâ sâyi, dimağı ve hayat hakkı, ya bir maskara sihirbazın, ya bir sarhoş müstemleke çavuşunun elinde kepaze olan yüzlerce milyonluk müstemleke halkı için, bugün bize mal olan, bugün bize tabil gelen fütuhatımızın binde biri bile bizzat hayat değerindedir. Nihayet Şark Avrupasından Cenup Ameri kasma kadar, mukadderatını ya bir takım hanka oyunlarına, ya bir takım teatral diktatörlüklerin mucizesine bağlamış hesapsız milyonlar için bugün, Cümhuriyetin bize verdiği müstakil devlet, tek devlet, istikrarlı devlet, millt devlat ve hali imkişafta deylet- ten yalnız bir tanesi bile bir doğuş kadar kıymetlidir. Biz, milli istiklâlde, vicdanımızın bir takım cebri iman kayıtla- rımdan kurtuluşunda, kadının müsavi haklara sahip oluşunda, tek ve lâik tedrisatta, mutlak halkçılıkta, sınıfsız ve imtliyazsız millette ... ve sairede, nihayet arkımızın esasen tabii ve tarihi an'aneleri olan bir takım vasıtaları yeniden elde ettiğimiz için onların, bu vasıflara hasret çeken yüz milyonlarca insanlar için ifade ettikleri paha biçilmez manaları belki lâyıkile anlıyamı- yoruz. Halbuki bunlardan yalnız birinin, yalnız bir küçük parçası için, bugün cihanın her bucağında yüz milyonlarca insan, kan, göz yaşı ve ıztırap içinde, adeta irişilmez bir ideal rüyası görüyorlar. Halbuki her biri bir milletin yeniden doğuşu için kâfi gelan bu içtimai fütuhat bizim inkılâpçı neslimizi doyurmuyor. Her fetho- hman merhalede biz, yeni yeni fütuhatın rüyasını görüyor ve aşkını duyuyoruz ve neslimizin bu daima yeniye, daima mükem- 19