Onun için «Devletçilik» te yalnız bizim inkılâbımıza hâz bir prensiptir. İşte Devletçilik için diğer memleketlerde örnek arayanlar, diğer dillerde yazılmış eserler araştıranlar, istediklerini tabiatile bula- mayınca, Türk Devletçiliğinin orijinal bir siyaset prensibi alabileceğine inanmıyorlar. Halbuki bizim bulurıduğumuz tarihi şartlar altında istiklâl mü- cadelesini yapmış olan il k millet biziz. Meselâ Çin bizden önce milH kurtuluş hareketinde muvaffak olsaydı, muhakkak ki, o da kendi hususiyetlerine göre Devletçi bir siyaset takibine mecbur kalacaktı. Çünkü bizim gibi geri kalmış milletlerin aradaki farkı en kısa bir zamanda kazanabilmeleri içn, Devlet ve Millet kuyvvetlerinin sentezini yapan böyle bir siyasete ihtiyaç vardır. İşte Devletçilik, milleti sınıflara bBölmeden, Bir zümrenin diğer zümre hesabına istismarına meydan vermeden, bütün milli kuv- vetlerin bir plün dairesinde iktisadi istiklâale doğru en kısa ve en kolay bir yoldan sevk ve idaresi demektir ki, bu ancak bize benziyen miletler için bir siyaset prensibi olabilir. Ve bu siyaset prensibini, ancak hakikaten müstakil bir milletin mürmessili olan bir Deyvlet takibedebilir. İktisatta istiklâl ülkümüzün gerçekleşmesini temin edecek Dev- letçilik prensibini müdafaa etmek mecburiyetinde kalmak, bu- günün heyecanını duyanlar için acı geliyor, Fakat heyecanımız, şuurumuzu susturamaz. Devletçilik premsibi üzerinde çok kerre imansızlığa kadar varan fikir teşettütü, öyle yaşıyan bir vakıa- dır ki, onun üzerinde durmak ve onun tasfiyesi için çalışmak bir inkılâp borcudur. Cumhburiyetin ikinci on yılı Devletçilik premsibi- nin hakimiyeti altında geçecekltir. Bu prensip etralımda hakiki inkılâpçılarla, sözde inkılâpçıların safraları ayrılacak ve o vakit he- yecamlı bir iktisat seferberliğimin bayrağı altımnda bütümn millet yeni, yeni Pumnlupmarların zaferimi tatacaktır.