Suali olacak ve bu ağır hava içinde bu ağır işle yıpranan milli kudretlere daima acıyacafız. Teknikte istiklâl gayesine varısın bilhassa iki unsuru vardır: 1 — Prensip 2 — Vasıta, Bir çoklarının aksine olarak iddia edeceğiz ki bu unsurlardan en mühimi bilhasaa prensip unsurudur. Eyvelâ prensip taayyün edecek vasıta sonradan gelecektir. Teknik istiklâl mücadelesin- de prensip demek, ileri tekniği memlekete getirme ve millet em- rinde kullanma meselelerinde tesbit ve müdafan edeceğimiz usullerin, tarzlarım, yolların kanunlaştırılması demektir, Avrupa'da teknik müstemlekelerin ve geri memleketlerin yağma ve istilâsı hesabına tekemmül etti ve Avrupanın teknik tefevvuku- nu yaşatan âmil, hâlâ müstemlekelerin istismarıdır. Halbuki Türkiye bütün tekniğgini kendi toprağı üslünde, kendi gücü ve kendi vasıtalarile yaratmak mecburiyetindedir. Bu istisnai va- ziyet bize, emperyalist usullere, klasik istismar kaidelerine, fert- lerin veya memleketlerin biribirlerini istismarına dayanmıyan yeni ve orijinal bir teknikleşme, bir sanayileşme siyaşelini urzu- ri kılar. İşte bu siyaset, teknikte istiklüâl mücadelemizin «pren- sip» ini teakil eder. Bu pransip ancak devlatçi, milliyetçi va inkı- lâpçı bir prensip olabilir. Yoksa perakende fertlerin, perakende kabiliyet ve temayüllerine, yani her zaman geri ve parçalı le- şebbüse dayanan bir tekniği yaratma yolu, bizim asırlık geriliği- mizi bir hamlede alabilmemiz için hiç bir zaman kâfi gelemeaz. Vasıtaya gelince, Türkiyenin busiün kendi geri iktisat hünyesni bir anda, tekniğin en ileri vasıtalarile techizatlandırmak için za- ruri para ve sermaye vasıtasına malık olımadığı aşıkardır. Fakat hu sermayesizlik Türkiyenin ileri tekmik mücadelesinden vaz- geçmesi demek dezğildir. Biz tarihin öyle bir devrinde yaşıyoruz ki, büyük sanayi memle- ketlerinde tekâsül eden yüksek teknik tam bir felç içinde bulu- nuyor. Buna mukabil bugüne kadar iktisatça ve teknikçe geri olan bütün müstemlekeler kendi sanayilerini kurmak peşinde bulunuyorlar. Bu geri memleketlerin sanayileşmesine mukabil, ileri memleketlerin iktisadi felci hâdisesine huhran diyoruz. Bu buhranın en tabili seyri ve neticesi, ileri memleketlerde tekâsüf 85