Eğer bu toplar atılmasaydı, zahiren sakin görünen bir halife sa rayının etrafında, Ağahandan şeyh Saide, Mösyö Adam Bloktan kimbilir kime kadar, milletin uyanışına kasti olan bütün unsurlar elele vereckti. Hatta bunlar elele vermiş gibi idi. Halife, sara- yında eski padişahlar kıyafetine giriyor, Ağuhan bir kısım Türk matbuatına adeta emir verebiliyordu. İstanbulda bir hukukçu zümresi saltanalın hukuki müdafaasma, Ankarada bir hocalar gurubu saltanatın siyast müdafaasına girişmişlerdi. Kör bir mat- buat kalabalığı, hain bir gaflel içinde zehrin, irticam kötü bir aleti alurken, Garbin yabancı merkezlerinde gizli yuvalar, Türk vatanının yüzüne binbir kanaldan denk, denk, tomar, tomar nifak ve inhilâl tohumları gönderiyordu. 1923 teşrinievvelinin otuzuncu gecesi atılan Cümhuriyet topları eğer atılmasaydı, Türk inkılâbının seyri bir maküs mecra takip edebilirdi. Bu topların ilk sesleri duyulduğu ana kadar, hatta bizzat Millat Meclisi saflarında yor almış kalabalık bir insan gurubu vardı ki, onlar için milli hareket 9/Eylül/1922 de artık gayesine varmış, düşman topraklarımızdan çıkarımlış ve dava sonuna ermişti. Çünkü onlar için girişilen iş bir milli inkılâp değil, sadece bir milli müdafaa idi. Bu müdafaa da işte istenilen mey- vaları vermişti. Bundan sonra bir takım rejim ve bir takım kuru- luş davalarına dalmadan, tedricen atoritesini iktisap edecek bir hilâfet idaresi gölgesinde ve mutat bir parlâmento hayatı içinde günü gün etmekten başka yapılacak şey kalmamıştı. Bu kısım insan kalabalığı için 1923 teşrinievvelinin otuzuncu gecesine kadar milli hayatın en büyük meselesi o sıralarda istifa etmiş olan Fethi Bey kabinesinin yerine «münasip» millet vekil- leri bulmaktı. Bunun içindir ki gerek müdafaai hukuk gurubu- nun, gerek Millet Meclisinin içtimaları o günlerde, aranılan mü- nasip millet vekillerinin şahısları üstünde en ateşli mücadelele- re sahne oluyordu. «Münasip vekil» in evsafı üstünde ise, her gurubun, hatta herkesin telâkkisi başka başka idi. Bir gurup için hamiyyetin ve iktidarın timsali gibi ileri sürülen bir namzet di- ğer bir gurubun karşısında en ağır tenkillere ve tarizlere uğru- yordu. Halbuki o günler Türk inkılâbının yeni ve en şamil hamlelerine lÜ