mücüdelede ancakı mücadele kanuniyetlerinin sökebileceğini ve elden kaptırılmış hakkın hiç bir zaman bağışlanmıyacağını va onun ancak mücnadele yolundan istirdat edileceğini tespit etmeleri, karşı tarafı yani emperyalizm'i hiç süiphe yok ki, çok daha derin düşüncelere ve giltikçe Jüzumsuzlaşacak çünkü şiddetleşecek ve kendisi için güçleşecek bir mücadeleden vazgoçmeğe sevkedebilirdi. - Şu var ki, küçükler yahut zayıflar tarafından şimdive kadar göaterilmemiş olan şuurun bundan sonrası için olaun gösterilmesine hiç bir mani yoktur. Çünkü, metrepol- lerle müztemlekeler ve yarı - müstemleheler arasındaki mücadele'nin henüz başlanğıç noktasında bulunuyoruz. Londra Konferansı nasıl bi- terso bilsin, Virminci Asır, müstemlaheciliğin iflası ve insanın insana kölelik ettirmesine bir nihayet verme asrı olmağa mahkhümdur. Ecverir ki, kurtulusları için çabalıyan milletler, kurtuluşun çarclerini kurtuluşa mani oan karargâhın fikirerini kendine fikir, kurtuluşa mani olan karargâhın şiarlarını kondine şiar edinmek gafletinden ve gülünç- lüğünden arlık vazgeçsin. Kurtuluşa mani olan karargâhın fikirleri ve ',.:nrl_nı, ancak kendi niyetlerinden kuvvet alır. Bu niyetler ise, silah te sermaye hegemoruiyasında devam; sanayi siperlerini tutmakta de- vam; yüksek hayat standard'ını yüksek iş nevi ve yüksek gündelik su- yazinde idame cimekle devamı; kısacası, zulümde devam, istismarda devam'dan ibarettir. Kurluluşları için mücadele eden milletlerin, cihana ve hayata, bu kur- tulusn sistemdli surette mani olan karargâhın gözlükleriyle bakmaları, bir huzu gövdesinin bir hurt Rafası #le dolaşmak istemesi'ne benzer, Bir kere, gıdasını, kust başına güre arar ve kendini zehirlemiş olur, ikincisi de kurtlarla arkadaşlık edebileceğini zannederek, günün birni de, kuzudan başka bir şey olmadığımı fazla acıklı bir surette anlar. - Onun için, bu gibi memleketlere anevvel) lâzım olan şey, kendilerine göre kafa, yani, cihana ve huyata, kendilerine uyğun gelecek biv şe- kilde bakmalarıdır. Bunu yaptıkları, yani kendilerine göre bir hayatı telâkki tarzı'nı tedvine başladıkları gün, Aak'ın yanna zafer'i de çeak- mişler demektir. Simdi yalnz sumu ilâve edelim ki, emperyalizmın, birleşmek ve dirije bir emperyalizm yapmak işinde muvaffak olması için sadece büyle bir karar vermesi kâfi değiklir. Bu sistemin esasında, men(aat yatav, Men- faalın ise, gözü doymaz. Hususi istihsal müesseselerinde de şim diye kadar, kaç koere karlelleşme teşebbüsleri görülmüş; fa- kat, bunların hemen hepsi, kâr norması kâfi gelinciye kadar yasıyabil miş, kâr tehlikeye girince, gene «gemisini kurtaran kaptan: denmiş” tir. Son bakır kartelinin hikâyasi meydandadır. Halbuki, emperyalizm, çok daha mürekkep ve çok daha şümüllü bir menfaat kategorisidir. Misal olarak Fransa'yı ele alalım. Dörtler kombinezonuna doğru kay makla beraber, bunu ne büyük tereddütlerle yaptığını son haftalara ait vakalardan çıkarabilirsiniz. Bir emperyalist büyük devlct olmak itibari ile, Fransa'nın da diğerleri ile beraber yürümeğe mecbur oldu- ğuna ne şüphe, Fakat, Dörtler'in arasında, sarahatan düşman bir Halya 37