Kuvayı Milliye Falih Rıfkı. aBiz rahal etmek istiyoruz. Ihtilal kelimesi; bize, dağ, çayık, zor, angaryu, Rusyadaki 1918, Türkideki 1920 gibi geliyor. Devlellerle dostuz. İçeride ne hoca, ne papas, ne de haham kavgası var. Köşe başın- da bir dükkân, han içinde bir oda, bir harman, bir ocuk, bir fab- rika, yahtıt bir tezgâh işleterek, veya Devlet kadrosunun bir ba- samağına tutunarak, bir İngiliz gibi, bir Fransız gibi ihtiyarla- mak, az çok bir rant, uz çok bir tekaüit maası ile yuvamıza çekilip azanmak istiyoruz. Bize nicin boyuna Rusyadan, İtalyadan, Al- manyadan bahsediyorsunuz? Eğer benzemek için bir örnek lâ- zimsa, koskoca Amerika, yahu! avuçiçi kadar İsviçre neden gö- zünüzden kaçıyor? FHaritaya bakarken, niçin, Avrupa'da, İsveç, Norveç, Danimarka ve Hollanda olduğunu unutluyorsunuz? Yavaş yavaş tüccarımız da, sanayicimiz de, elektrikçimiz de, in- sanımız da, toprarımız da velişiyor. Siz, atını catlatmaktan zevk dayan eski Bağdat tatarlarına ben- ZiyYOrsunuz, İlle mahmuz ve kırbaçla oynamak istiyorsunuz. Bizi rahvan gidi- simizde bırakınız, We faşistler gibi eski Romayı diriltmek, ne nasyonal-sosyalistler gibi Kayzer Almanyasını geri getirmek, ne de bolşevikler gibi yeni bir insanlık yaratmak davasındayız. Da- ha Ankara'yte bile kuramadık. Demiryolamuzu Erzuruma bile yahklaştıramadık, daha kendi kendimizi bulmadık.» Tanzimat ve Meşrutiyet böyle konuşuyor. Onların kocamız de- mogojisi ile böyle yarım sahife değil, bir cilt kitap doldurabilir- siniz. İyi bir Tanzimmat ve Meşrutiyet marşı da ancak şu cümle ile baş- hyabilir: « Biz rahat etmek istiyoruz.» Ve şöyle uzatılabilir: « Deri çarık değil, dövme köseleden papuç istiyoruz. Dekolte, ütü, çek, rant, asfalt, zil, kübik, klak, maroken istiyoruz.» 11