la çalınanı birbirinden ayıramayız. Âvrupa musiki dünyasından Paganini gibi bestekârdan üstün virtiozlar gelip geçmiştir. Bu gün, genc ÂAvrupa sahnelerinde bir Strauss'ın bir Debussi'nin ruhuna ruh katan archet'ler ve orkestra şefleri vardır. — Türk şairi, Türk sanatkârı, Garp kültürüyle temasa gelir gelmez kendi ruhudan utanmıştır. Bilmem, onu mnereye kapamıştır? Zavallı rzh, bilmem hangi mahzende, hangi kozukta, hangi de- liğin içinde tıkılmış duruyor? Biz onun nerede olduğunu unuttuk bile... Zira, yarım asırdan beri pek âlâ sunun bunun ruhiyle de yaşayabiliyoruz. Hattâ, öyle ki, bazı, bir adam, kendi ömrü sü- rümünce muhtelif ruhlarla haşırnoşir olabiliyor. Onun içindir ki, Türk edebiyatında, hiç kimseyi, beş yıl sonra, bıraktığınız nok- tada, bıraktığınız gibi bulamazsınız. Çünkü, o, bu zaman zar- fında bir Garp müellifinin derisinden çıkıp başka bir Garp müel lifinin derisi içine girmiştir ve bunlar Türk edebiyalının gene en canlılarıdır. Ya bir tek kalıp içinde mumyalaşıp gidenlere ne de- meli?. . Sanat eserlerimizdeki cansızlığım, solukluğun, sahsiyetsizliğin, en büyük sebebi, işte, budur. Sanatkâr, kendi ruhunu bir ayıp gi- bi saklayor; kendi ruhundan utanıyor. Bilmiyor ki, her ruhun ken- dine mahsus bir kıymeti vardır ve ifade vasıtasını bulan her ruh geniş veya dar -ama, başlı başıma- bir dünyadır. Gorki'nin ümmi tipleri, aşkta ve istirapta Dostoiewski'nin intelektüel canavarla- rı kadar ulvidirler. Elverir ki, insani ve samimi bir ihtiras, bi- zi, fisiolojik normaların fevkinde bir yeni hayata, bir «Vila nuova» ya çıkarsın. Burada herkes inferesan'dır. Her fert bir kahraman sıfatını taşımağa lâyıktır, ve herkesin kendine mah- sua bir destanı olabilir. © Şu halde kendi yuhlarımızdan utanmayalım. Onları, hapsettiği- miz yerlerden çıkaralım. Belki, ihtiyaçları bir parca aydınlığa- dır. Belki, gün yüzüne çıkınca, söylecekleri bir söz olacaktır. & Onun için, biz, sanatkaârları her şeyden evel samimiyete davel ederiz. Şahsiyetin tek bir anahtarı vardır? samimiyet, BAAT CIT A ST 30