halkın bütün enerjisi, milli ve inkilapçı bir Devlet ocağında top- landığı zaman, kurtuluş kavgasının bülün İzmirlerinc, Akdeniz İzmirine olduğu gibi, seller gibi akılarak varılacağını Kuvayı Milliye bilir. Benim marşım baskadır: « Biz rahata varmak istiyoruz. Kısadan, tezden, keseden, Dum- lupınar hamlesi ile varmak istivoruz.» İdareci, kendini taklit bürokrasi ile sunsıkı çevirmiştir. Milli ce- bi, bine böler. Mülli gücü, milyona böler. Milli davayı, Galata ka- salarındaki çeklere, bonolara ve cirolara böler. İdareci bir ayağını hokkasına, ötekini kalemine bağlayıp: « Bakınız, nasıl yürüyebilirim?» diye, afal afal yüzünüze ba- kar. Bir hokka mürekkepte boğulup bir kamış kaleme kakılan ida- reci ile, halk denizine dalıp halk şuuru ile kaynasan inkilâpçı araşında yalnız görüş, düşünüş, duyuş (arkı değil, cins farkı yardır. Şimdi onlardan birinin bana bıyık altından güldüğünü hissedi- yorum: — Kavayı Milliye ha?.. Fahat ozaman siz masa başında ihen, biz yine dağlarda idik. Biz onu da biliriz.» Kuvayt Milliye'nin içinde oldukları için, onu bildiklerini zanne- denler, Napolcon'un ahçısından daha salâhiyetli değildirler! Napoleon'un tarihçelerinder. hiç biri İmparatorun kursağına ne geçtiğini ahçısı kadar bilmez, Napoleon'un ahçısı, Moskova yan- gınında ancak, kaç dana pişirir ateş kuvveli olduğunu ölçebilirdi! Kuvayı Milliye'yi ancak kafa anlar, kafa görür, o kaynaktar an- cak hafatası ile içilebilinir. Kuvayı Milliye, Türk milletinin bir Kaos, bir oluş, bir tekevvün günü idi. Bu kaosun'bütün müesseseleri hangi formalarda maddelosatirileceğini düsünüyorum ve bunun ismine «İnkilâbın ideolajisi» diyorum, Bu ideolajinin her larafında bin türlü münakaşa olabilir. Fakat şu var ki, Türk halkını ve toprağinı, ancak, şimdi Büyük İsmet'in sözünü alavım, « Kuvayı Milliyaciler tuhu » kurtarahilir. kASNMEEEELİLEK SİTLAMTA ü