B.— Her senc aynı hasılatı almak için fındığa daha ziyade yer tahsisine mecbur olacağız. Esasen arazi darlığı içinde bulunan fındık havzamız için bu mecburiyet daha karışık bir vyaziyet doğuracaktır. C.— Ağaçlar gitgide hastalık ve maraz yuvası kesilmekte olduğundan mahsul, hem keyfiyetinden ve hem de kemiyetinden kaybedecektir. Ç.— Mahsultin muhtelif suretlerle keyfiyeti günden güne düşecek, söh- reti azalacak, haiz olduğu ekendi kendine reklam yapma> kabiliyeti de sıhıra imecektir. Zaten bilği, soermeye ve teşkilât yokluğundan tamamile aksaumakta olan sürüm işi de büsbütün çökecektir. Bunlar, kuvvetli ve hoer zaman için saağlam ve milli vaslını haiz çok mühim ve kıymetli bir ihrac emtaamız için herhalde hoş görülecek akibetler olmasa gerektir, Kendi halinde fertlerin ve başıbozuk teşkilâtın keyfine ve âmâline bıra- kıldıkça istihsal ve sürüm işlerinin bundan böyle de düzeleceğine ka- naat etmek çok zardur. Bütün bunları günün sislemine tabi ve haşıboş bırakmakla halletmek imkâmı yoktur. Vaziyete hâkim olmadıkça fındığın atisini koruyamıyacağımız muhakkaktır. İatihanli ve sürümü, intizamlı, bilğgili ve kuvvetli bir idwre altına alınmak ihtiya- cındadır. Böyle bir idareyi de ancak Devlet kurabilir, Binnenaleyh, fındık işi, herşeyden evvel bir Devlet işi olarak kabul edilmelidir. & Hakkı Mahir beyi de dinleyelim: «Türk köylü ve köylüsümnü iyi tanımıvanların formüle edilecek fikizleri şunlardır : «Köylümnün kulağı sağınm, gözü açıktxw. Köylünün hayatında tahavvül, İstihsalinde bir düzgünlük yaratmak jMliyorsanız, ona süylemeyin, ecser ve nümune gösterin: derler, Evvelleri bir büro mahiyeltint? geçmiyon ve halen de bu vasfımı chemmiyetle değiştirmiyen ziraat teşkilâtimızın yeni kurulan müesseseleri de, bu göcüşe uymak gayretindedirler. Bu görüşün ve bu görüşe sarfedilen emeklerin boşuna akıp gitmesi kırk se- nelik bir maziden beridir. Fakal halâ görüyoruz ki, bir köy ve köylü meselesi karşısında yine bu sakat görüş, düşünüşlerin mıhrakı oluyor, kafaların içi halâ bu penceredon dışarıyı seyrediyor. Hakikatte köylü, kulağilç işitmediği kudar, gözlerile de görmüyaor. Köylünün derdi, anlamak kıtlığından çok, yapmamak itiyadındadır. Misaller verelim: Biv mısır tarlası kenarındaki fındık acaklarının neden diğerlerinden daha çok mahsul verdiğini bir çok köylülere sordum. *Onun dibi belfeniyor, mızır tarlasmın küvvetinden istifada ediyor, da- h’ çok glineş görüyor da onun için» dediler. Demek ki, anlamısla:dır. Bir de bu anlayışlı çiftçilerin fındık bahçelerine bakın: Orman gibidir. Tımarı, (.o:rb;y_cıi, gübresi yoklur. Ve hiç bir xaman bu anlayışlarını bahçelerinde filizlendismemişlerdir. *ı"_ırmı bgı senedenberi zeytinlerinden her sene iyi mahsul alan bir köy- lünün bir kaç komşusuna sordum, Cevap verdiler: < O, mahsülünü elile topalr, değnek yurmadığı için dallar kırılmaz, meyva tomurcuklacı hırpalanmaz da andan,: dediler. 1Ğ