ci çamuru, bir kalem ve bir çekiç; birinde, bir boş nota defteri; birinde, bir tomar kâğıt, bir hokka ve bir kaç kaz tüyü; sonun- cusunda da bir resim tahtası ve bir pergel takımı duruyor. Merkez - adam, şakul - deyamı adam, bağzdaşkurmuş - adam, ışıldak ve fırıldak - adam, bir davranıyor, bir şeyler boyayor; bir davranıyor bir şeyler yuğuruyor; bir yaslanıp makarna çu- buğu kutrunda bir borudan, odanın dışındaki hayatı temaşaya dalıyor. Dalgın - adam, büyük - adam, böyle anlarında, ya sır- tını kasıyor, yahut burnunu karıştırıyor. Partakal - odanın içini ve kötürüm kiracısını gördükten sonra dışını dolaştım- Bir tarafınde, bir mermer levhanın üzerinde, yal- dızları aşınmış harflerle şu ibareyi okudum: «Burada san'at için san'at yapılır. Buarda San'atkâr oturur!» Ya havayı nasıl alır ve nasıl bunalmaz diye düşündüm, Dediler ki: «Tehlike yok: tahnit edilmiştir.v