mek cehdini bırakmış değildir. Milli inkılâbın burada derebey- liği tasfiye ederek kurtaracağı ve milli mikyastaki iş birliğine alacağı iki unsur vardır: biri köle haline getirilmiş iş kuvvetle- ri, diğeri de Kürt aşiretleri içinde eriyen Türk unsurudur. Bu kurtarmanın yolunu biz ancak müstahsil ile taprağa tesahup eden derebeyi arasındaki derebeylik içtimai münasebetlerinin kül halinde ve derebeyi sınıfının da sınıf halinde tasfiyesinde görüyoruz. Bu içtimai nizamın tasfiyesi de ancak derebeyi top- raklarının, köylüye bilâ bedel tevzii ve derebeylerinin mevcır- diyetinin de tamamen imha edilmesi şeklinde olabilir. Bugün Devletin, toprakları derebeylerinden Aalarak köylüye satması, derebeylik rejiminde yalnız bir istihale yapmakla kal- mıştır. Toprağı salın alan beylerin hepsi, derebeyi olmaktan çı- karak birer toprak ağası haline gelmişlerdir. Şöyle ki: Hükü- met vasıtasile derebeylerinden toprak satın alan köylü, ziraat için işletme sermayesine muhtaçtır. Halbuki köylünün ne istih- sal vasıtası ve ne de sermayesi vardır. Bunları yine beyden al- mak mecburiyetindedir. Eskiden de bunları bey verirdi. Nite- kim bugün toprak sahibi olan köylü yine beyin tabiiyetinden kurtulamamıştır. Toprağa tesahup etmeden evvel beye hukuki bağlarla bağlı olan küylü şimdi iktisadi rabıtalarla (borç tari- kile) bağlanmaktadır. Köylüye kredi veren umumi müesseseler olsa bile bu istihale etmiş derebeyi anasırı mevcut oldukça köy- lünün sınıfi tabiiyetten kurtulmasına imkân yoktur. Köylü top- rağa tesahup etmiş olmakla beraber yine eski beyinin hem ma- nevi hem de maddi tesiri altında kalacaktır. Hattâ bey olmadı- ğı zamanlarda bile köylü bu tesirden kurtulamamıştır. Üyle vakıalar tesbit edilmiştir ki, sürülen beylerin, yerinde kalan na- zırları, veya akrabası, mahsulün idrak zamanında köylüye mü- racaat etmişler ve «ne olur ne olmaz, sen beyin hissesini bir la- rafa eyir» diyerek onda Devlete karsı bir itimatsızlık uyandır- mışlardır. Şarkta derebeylik nizamile yapılacak mücadele ancak inkılâp- çı bir tasfiye hareketi olabilir. Bu nizam, nizam olarak kül ha- linde ortadan kaldırıldığı takdirde Türk inkılâbı daima yani başında ceraha fışkıran ve harici müdahalelerle takviye edilen bir irtica kaynağını kökünden temizlemiş olacaktır, 24