Kotur Burhan ÂAsal. Odanın pancurları kapalı. Hem de aralarına ayrıca kâğıt sıkış- tırılmış. Odanın kendisi bir odanın parçası kadar ufak, Tavan tabana doğru öyle agır basıyor ki, duvarlar olmasa, iki takkem- si satıh bir biri üzerine bir mengenenin iki ağzı gibi kapanacak. Bu yassı odanın ortasında dağirmi bir yatak, bir üçayağın üze- rine oturlulmuş. Tamam.. odanın kendisi de değirmi. Bu iki de- girminin mihveri, beyinden makada doğru inen bir sşakulü giy- diriyor. Bir adamın beyninden ve bir adamın makadına doğru iniyor, şakul ve mihyer, Bu adam, iki değirminin tek merkezi gibi. Bir kol hareketi yap- tımı., yatak değirmisi saat pibi, odanın değirmisi de, saatin ter- si gibi dönüyor. Ve ortada oturan merkez - adam'ın tüysüz ka- fası, iki dağirmi iki aykırı istikametle döndükçe, roulette çana- ginin ortasına kakılmış bir nikel topuz gibi ışıldıyor. Ayni şa- kulün tavanı deldiği noktada yıldırım kuvvelinde bir lâmbanın karpuzu yanıyor. İki değirmi döndükçe, odann tavanı ile tabani yay üzerinde gibi birbirlerine yaklaşıp uzaklaşıyorlar. O kadar ki, bazan, mer- kez - adam'ın kafatası ile lâmbanın karpuzu 'çarpışacak gibi o- luyor. ; Odanın duvatları kitapla dolu raflardan, gerili resim bezlerin- den, heykel oturtacak kadar büyücek höcrelerden ibaret, Bu acayip ve yassı oda - portakalının sade bir dilimi: bir piyano, Bir küçük ayar oyunu ile de ayni dilim: bir piyanola, Kafası ışıldıyan adam haklaında bir otobiografi, elime geçti: «Başından nur saçılır bu münevyerin! Kendisine onun için mü- nevver denmişltir!» diyor bir tarafında. Kafasından nur saçı- hr? Benim gördüğüm, yukarıki karpuzun belki 5000 mumluk ışığı aşağıki yuvarlağın tam ortasına çarpıyor va parlak satıhlı bir topuza çarpmış gibi portakal - odanın cidarlarına fışkırıyor. Adamın kendisi ise önünde beş tabak; tabakların: birinde, bir demet fırça bir küme tulum ve bir palet; birinde, iki okka lüle- 36