giler, Da yaslı süsler, demek ki, işçinin Âleta ton vedaı di? Demek, bü artık, her şeyin bitliğini, bir daha karın doyuran İşin tekrar dlirilmemek üzre elden gittiğini bilen bu adamıların eseri idi! sOnların bw harekelini nasıl rayhakeme etmeli? Bu bir asalket midir? Bir safdernnluk mudur? Bir âalay mıdır? Bir şuursuzluk mudur? Bu benim yü reğime mi dokundu? Kalbime kasvet mi verdi? Yoksa beni sadecec gül. dürdu mü” Bilmiyorum! sOraya bir tiyatro dekoru gibi diklimiş, bu göydesiz kulenin etrafımnı adım adiım dolaştıktan sonra, kanalle <caddenim Aarasında, oski binunın bu- lunduğu noktuyu geldik. Üc hektlarlık bir ga. Yaktiyle, on bir bin çur- kin cehennemi bir sesle homurdandığı bu noklauda, bugün, buhran, yer yer çukurlarla delik deşik olmuş bir toprak parcası bırakmışlar. Uvadan gelen reneperlerin ve punçar müslahsilinin, hurada, hber şeyi nasıl yıktığını süy- lemiştim. Dunlar, laş taş Üstünde bırakmamışlar ve 6 kadar tez elden ki, kimbilir kaç küdretli konsorslum'un himave etti£i ve bütün bir şehir hal» kının gözü gibi seydifi yüz yıllık bir koca fabrika, sanki termitlerin veva kızıl karıncaların hücumuna uğrumuş bir. Karkas gibi, bir lâhza içeri- gnde, mahvolmuş, maddeten bitmiş, gitmişti. Dir imza atımlık zaman, bir telefon ve v canlı arı kovanı bir hırdavat yığını haline giriyeriyordu «Bu hikâye, ayni zamanda, devrimizin hakiki simasmı, bizi titreten bir i- sabelle göstermiyor mu7? Ve bir kasadarın melül melül düşündüğü bu boş arsa, olli aydan beri bülün rukumları ullÜüsi eden bir sinsi fırtmaya, mü- kavemetten âciz bir âlemin küçük mikyasta bir örneği değil midir? Asır- ların dişine tırnağına karşı gelmek isteyen şeylerin garip faniliği! — Aca- ba, sür'at, o kadar meth ve sena edllen «murısır sür'ale, yalma tahrip kudretleri içinde mi tekâsüf edecektir? «Gözümün önünde gserili durun bu mauncara, hem bhir muharebe meyda- nını hatırlatan ballle, hem de yıkılıp çöküşünün bu kısacık hiküâyesiyle bu tahmini kuvvetlendiriyor. Bombardıman edilmiş bir şehrin yıkıntıla- rına çok benzeyen bu şeyler karşısında, arlık söylene söylene, adi ve har- dâlem bir JAf hallne giren «iktisadi muharebes tabirinin rasgele uyduru!- muş bir söz olmadığına inanmak lâzımgelir. Bir imza alımlık zaman, de- miştim. Evet, ve telefonla bir bunku protestosu çekecek kadar bir. müh- let... Bu feci akıbeti husulc getirmek için maenifalura işini kontrol eden hir bankacmın pençesi ve sesi kâfi gelmişti. Ö, sermayeyi para haline sokmak icin mukineyı ve işçiyi kendi talihlerine terketmisti xAkşam vakti ilerledikçe, YMarlenthal sokaklarını doldurmağa — başlayan bu vekurli ve somurtkun işçiler başlarına gelen felâketin sebebini anla mayorlardı. Nasıl anlayuiblirlerdi? Kim onlara, bunu izah etmek gcahme- tini üstüne alacak? Bu saatte, hepsi, bütün işsizlerde görülen a pazar gü- nüne mahsus fukaraca hal ve tavurlariyle geçip gidiyorlar; geçip gidiyor- lar. Yocuklarını, ellerinden tulmuş, hayır mücsseselerinin kurduğu kan- tinlerden günün nafakasını almağa gidiyorlar. Kim bilir, belki, aklımıza Bigin buradan çıkıp gitmiyorlar suali gelebllir. Nereye gitsinler? — Öbür şehirler de Işsizler ve dilencilerle dopdoludur. Hatllâ, ormanda odun ya- yıcılığa bile iş kalmamıştır. İşte, bundan ölürü, boş bir gönül, boş bir kafa ve bomboş ellerle burada, bu gefalet kazığına çakılı olarak, ve yalnız, iç- 86