& Fakat, kültür, mademki bir (fecrübeler terakümüdür), şu halde bir zaman işi demektir. Kültürü bir milletin (hayatı görüş ve hayatı anlayış tarzı) şek- linde de tarif etmek mümkündür. İnsaniın tabiatle mücadelesi esnasında edindiği (tecrübeler terakümü) ancak böyle bir umu- mi görüş ve anlayış tarzıyle kıymet alır ve harice akseder. O- nun için güzel san'atlara, felsefeye ve sair fikri mahsullere (bir cemiyeltin superstruktur'ü, yani «dış örgüsü») diyenlerin hakkı vardır. Bunun ne kadar doğru bir telâkki olduzunu anlamak için, en yeni ve en canlı bir kültür hâdisesi olan Römnesans'tan evvelki devre umumi bir nazar atmak kâfi gelir. Bu devir tari- hin en karışık, en dedirgin, en sıtmalı safhalarından birini gös- terir, İtalya yarımadası üstünde, sankı, hir ikinci kasimler göçü veya bir yeni Roma imparatorluğu batışı vardır. Gerçi, o im- paratorluğu istihlâf etmiş olan Papa'lar saltanatı batmak üze- redir. Gerçi, Şimalden, barbar akınlarını andıran mütemadi is- tiylâ orduları gelip durmaktadır. Burada ilk defa olarak bir millet teşekkül ediyor ve zahmetli bir aluşun bütün sarsıntıları- nı geçiriyordu. Bir millet nasıl teşekkül eder? Bunun ne kadar çok şoraiti var- dır? Bizi bir edebiyat bahsinin çok dışına atacak olan bu mev- zulara dokunacak değiliz. Yalnız, şunu söylemek isteriz ki, İtal- ya'da Rönesans namını verdiğimiz kültür inkişafı olmazdan ev- vel bir cemiyet kuruluşu tekniğinin lüzum gösterdiği bir hayli şeyler oldu, Harp sanayiinden ve harp mimarisinden başlıyarak küçük el indüstrisi denilen türlü zanaatlerin teessiisü, bir çok yeni ticaret maddelerinin, bir çok yeni keşiflerin mübadele şart- larını kökünden değiştirişi, Medicis'ler gibi tüccar ailelerinin Avrupa'da ilk Burjava sınıfının temellerini atışı hep Rönesans devrinden evvelki safhaya ait hüdiselerdir. Leonardo gibi, Mikel Anj gibi dâahi zan'atkârların Milano'da, Floransa'da uzun bir teknik ve el zenaati inkişafından sonra geldiklerini ve bunların da muasırları tarafından Usta Leonar: do, Usta Angelo diye çağırıldıklarını unutmamak lâzımdır. 265