'Türk milleti, Devlet otoritesine inanan ve hürmet eden bir mil- lettir. Bu saygı duygusu, onun cibilliyetinden fışkırır. Başa, yani Şefa ve Devlete v kadar büyük bir kıymet verir ki, darbı mese- lini bile yapmıştır. «Balık baştan kokar», «Baş olmazsa, aş ol: maz», «Devlet kuşu», «Allah Devlete zeval vermesin.» gibi söz- ler, Türkün Başa ve Devlete izafe ettiği değerin un canlı birer remizleridir. Türk, tarihte de, daima Devletkurucu ve idareedici bir millet ©- larak tanınmıştır. Halbuki Fransız ihtilâlinin, ihtilâli mesru göstermek için, uydur- duğu Devlet nazariyesi bizatihi Devlet mefhumunu itibardan dü- şürmüş ve onu her hangi bir mevhum mukavelenamenin iki ta- rafından biri derekesine indirmiştir: Contrat social! Ve zaten Fransız ihtilâlinde gaye, bülün o etrafta uyandırdığı insani şamataya rağmen, muayyen bir sınıfın kurtuluşu olduğu için, onun kurduğu Devlet de tabiatile bir sınıf devletinden baş- ka bir şey olamazdı. Öyle bir sınıf devleti ki, sınıflar arasında daimi bir mücadele mevzuu kaldı. Millet içinden Devlete düş- man sınıflar ve zümreler doğdu. Deylet ve millet arasında bir menfaat ve mukadderat birliği teessüs edemedi. Bu böyle olunca, Devlet düşmanlığı, Devlete inanmamazlık, Devlete karşı emniyetsizlik bir şiar ve bir şuur halini aldı. Halbuki, biz, milli kurtuluş hareketimizi muayyen bir sınıfın kurtuluşu hesabına yapmadık. Bizde Devlet, bir sımıflaşmanın neticesi değil; bir milletleşme- nin iladesidir. Milletleşme demek, ne yabancılar, ne de yerli zümreler için bir kazanç ve istismar kaynağı olmayan müstakil ve ileri bir millet iktisadiyaltı yaratmak demektir. Haricin istismarına girmemeyi, müstemlekelikten kurtulduğu- muz için istiyoruz. Dahilin istismarına düşmemeyi de, sınıflaş- mamak için özliyoruz. Bu itibarladır ki, Türk inkılâbına hâs bir iktisat siyaseti, doğrudan doğruya ve sadece Türk inkılâbına hâs zaruretlerden doğabilir. Onun için ne geçmişte, ne de hal- de taklit edebileceğimiz bir örnek bulamayız. i4