Âli İktisat Meclisinin de Devletin iktisadi sahadaki aczi ve ka- biliyetsizliği etrafında yapılan menfi profagandaların tesiri al- tında kaldığına tecssüfle şahit oluyoruz. Meclisin son içtimaımnda kabul edilen sanayi Yraporundan, şu purçayı okuyalım. «Devlet hiç bir nevi sanayüi yalnız kendi teşebbür ve faaliyetine hasretmiyerek bu mevzuda her sahayı müteşebbis eshaş ve mü- essesala serbesftçe açık bulundurmalı ve kendi teşebbüsiyle vaya iştirakile vücude gelecek sanayi harcketlerinde halkın huruluş teşebbüslerine iştirakları mümkün olduğu hkadar teshil olanmalı ve feessüs kökleşip te muayyen ve emin bir kâr temin etmeğe başladığı ve halkın iktisadi refahı müsait bulduğu zaman, bu te- sisler ilk fırsatta hususi müteşebbislere ve halka mal edilmeli- dir.» Diğer bir parça: «Her zaman ve har yerde sabit almaş bir hakikattir ki, tavsiye eylediğimiz #icari idare prensiplerine en ziyade sadakal gösteri- len yerlerde bile, Devlet idaresinde sanayi, hususi müteşebbis- ler elindeki sanayie nisbetle daha pahalı maliyet gösteriyor.» Bu iki cümle arasındaki tenakuz gözden kaçmıyacak kadar ko- camandır. Bir yandan Davletin idare edeceği sanayi müesseselerinin husu- si teşebbüslere nisbetle daha pahalı maliyetle işlediği ve diğer yandan da Devletin hiç bir nevi sanayii yalniz kendi teşebbü- süne hasretmemesi lüzumu öne sürüldüğüne göre, bu açık reka- bet meydanında Devlet teşebbüslerinin (muayyen ve emin bir kâr) temin elmelerine imkân var mıdır? Bu kanaatta olan bir meclisten beklenilecek en makul ve en sa- mimi karar şu olabilirdi: Devlet sanayi yapamaz. O halde kim yapabilir? Huszusi teşebbüs erbabı. Halbuki ayni raporda deniliyor ki: «Halkımızın büyük sanayi teşebbüslerine lüzumu olan sermaye birliklerini vücude getirmeğe teşebbüs ve rağbet gösltermemele- 18